ABD’de Trump yönetiminin uygulamaya koyduğu sert göç politikaları, özellikle 140 gün süren mülteci alım yasağı ile uluslararası insani kriz tartışmalarını alevlendirdi. Bu süre boyunca on binlerce sığınmacı başvurusu dondurulurken, federal mahkemelerde açılan davalar politikaların hukuki meşruiyetini sorgulattı.
Yasağın etkisiyle, çoğunluğu Orta Doğu ve Afrika’dan gelen başvuru sahipleri, belirsizlikle karşı karşıya kaldı. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) verilerine göre, 25 binden fazla dosya askıda kaldı ve insan hakları örgütleri “yasa dışı toplu cezalandırma” uyarısı yaptı.
En tartışmalı adımlarından biri, “Beyaz Güney Afrikalı çiftçiler için özel mülteci programı”oldu. Pretoria yönetimi, bu ırksal temelli girişimi “Güney Afrika’nın iç işlerine kabul edilemez müdahale” olarak nitelendirirken, Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR), “mülteci kabulünün bireysel ihtiyaç temelinde yapılması” ilkesinin ihlal edildiğini vurguladı.
Göçmenlik mahkemelerindeki 1,2 milyon dosyalık birikmiş başvuru, yasağın yarattığı idari tıkanıklığın boyutunu ortaya koyarken; özellikle İran, Suriye ve Somali’den gelen mülteciler statü belirsizliğiyle mücadele ediyor. Uluslararası Af Örgütü’nün 2024 raporu, bu politikalar nedeniyle ABD’nin küresel mülteci koruma liderliğini kaybettiğini kaydetti.
