İngiltere’de hükümetin sığınmacıları geçici olarak yerleştirdiği oteller, yerel halk ile mülteciler arasında yaşanan toplumsal gerilimlerin merkezinde. Geçen yıl başta Knowsley olmak üzere pek çok şehirde sığınmacıların kaldığı otellere yönelik protestoların ardından bir yıl geçmesine rağmen, tansiyon düşmedi.
New Statesman adlı medya kuruluşunun yayımladığı haberde, bu tür otellerin sadece barınma krizi değil, aynı zamanda politik istismar, toplumsal ayrışma ve güvensizlik ortamı ürettiği aktarılıyor.
Bir yıl önce Merseyside bölgesindeki bir otelin önünde başlayan gösteriler, hızla tüm ülkeye yayıldı. Gösterilerin gerekçesi, bir sığınmacının genç bir kıza yönelik cinsel tacizle suçlanmasıydı. Olayların ardından aşırı sağcı gruplar organize şekilde bu otellere karşı şiddet çağrıları ve dezenformasyon kampanyaları yürüttü.
32 BİN SIĞINMACI
Hükümetin otellerde barınan tek erkek sığınmacıları uygun konutlara geçmeye zorlayan yeni politikası, protestolar ve insani endişelerle karşı karşıya. Epping’deki Bell Oteli önünde haftalardır devam eden şiddet eğilimli gösteriler, 18 tutuklama ve polis-vatandaş çatışmalarına yol açarken, sığınmacılar korku içinde içeride mahsur bekliyor.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, Mart 2025 itibarıyla 222 otelde 32.345 sığınmacı barındırıyor. Bu sayı 2023’teki 56.042 kişilik zirvenin altında. Ancak aylık 108 milyon sterlinlik otel maliyeti, siyasi baskıyı artırıyor. Hükümet, 2029’a kadar sığınmacı otellerini kapatma hedefi doğrultusunda, “Seyahat Etmeme” politikasını devreye soktu. Buna göre, otellerden çıkmayı reddeden bekâr erkek sığınmacılar 5 gün içinde uyarılacak, ısrar edenlerin ise finansal desteği kesilerek evsiz kalmalarına yol açılacak. Göçmen hakları grupları, bu kararın iletişim sorunları ve sistem hatalarını cezalandırdığını savunuyor.
BARINMA KRİZİ DERİNLEŞİYOR
İngiltere’deki sığınmacıların otellerde barındırılması, hükümete yılda yaklaşık 1.3 milyar pounda mal oluyor. Yeni hükümet, bu uygulamayı 2029’a kadar tamamen sonlandırmayı planlıyor. Ancak alternatif konut çözümlerinin yetersizliği, birçok sığınmacının sistem dışına itilmesine yol açıyor.
New Statesman, farklı otellerde barınan sığınmacılarla yaptığı görüşmelerde insan onuruna aykırı koşullardan, yalnızlıktan ve toplumdan dışlanma hissinden sıkça bahsedildiğini aktarıyor. Bazı sığınmacılar, “Burada hayalet gibiyiz” diyerek sürecin onları psikolojik olarak tükettiğini ifade ediyor.
Bu otel yerleştirme politikası, hem sığınmacı haklarını hem de yerel halkın güvenlik kaygılarını karşı karşıya getiren bir konuya dönüştü. İngiltere’deki göçmen karşıtı ayaklanmalar, otel politikaları gibi simgesel uygulamaları daha da sertleştirebilir. Bu da sadece sığınmacılar değil, İngiliz toplumunun da kutuplaşması anlamına geliyor.