Avrupa Birliği (AB) genelinde nüfus artışı son yıllarda göçün etkisiyle gerçekleşiyor; yerli doğum oranlarının sürekli gerilemesi, göç olmadan nüfusun düşüşe geçeceğini gösteriyor. AB’deki 27 üye ülkenin toplam nüfusu yaklaşık 450,4 milyon kişi olarak kaydedildi. Bu rakam bir önceki yıla göre yaklaşık 1.070.702 kişi artış anlamına geliyor.
Bu artışta belirleyici etken, doğal nüfus değişimindeki (doğum – ölüm) eksi değerin göçle dengelenmesi; yani nüfusun büyümesinde yerli doğumların değil, net göç rol oynuyor. Örneğin, 2024 yılında AB genelinde yaklaşık 2,3 milyon kişi net göçle sisteme dahil oldu. Doğal değişim – yani doğanlardan ölenlerin çıkarımı – yaklaşık –1,3 milyon olarak gerçekleşti. Göçün bu biçimde nüfus üzerindeki baskın etkisi, yaşlanan toplum, azalan işgücüne katılım ve sosyal refah sistemleri açısından AB için stratejik uyarı. Yaşlı oranının artması ve üretken nüfusun toplam nüfus içindeki payının düşmesi, sürdürülebilir büyüme, emeklilik sistemleri ve sağlık harcamaları açısından ciddi bir risk.
GÖÇMEN KÖKENLİ NÜFUS DAHA GENÇ
AB içerisinde ülkelere göre nüfus gelişiminde farklılıklar da gözleniyor. 2025 verilerine göre nüfusu en yüksek üç ülke Almanya, Fransa ve İtalya; bu üç ülke toplam AB nüfusunun yaklaşık yüzde 47’si. Öte yandan, nüfus artışı 19 ülkede sürüyor ancak sekiz ülkede ise nüfus azalıyor.
Göçmen nüfusun AB içerisindeki yaş dağılımına bakıldığında, ilginç bir detay ortaya çıkıyor: Göçmen kökenli nüfus, AB doğumlu nüfusa kıyasla ortalama 2 yıl daha genç. Geçen yıl AB’de doğmuş kişilerin ortalama yaşı 45,1 iken, yabancı kökenli kişilerin ortalama yaşı 43,1 yıl. Bu genç nüfus yapısı, göçün yalnızca miktar olarak değil, aynı zamanda nüfusun yaş dengesi açısından da kritik bir parametre.
Ancak bu tablo sadece “göçün çözüm olduğu” iddiasını doğrudan haklı çıkarmıyor. Entegrasyon, istihdam, konut, dil öğrenimi ve kültürel uyum gibi başlıklar da eş zamanlı olarak yürütülmesi gerekiyor. AB üye ülkeleri özellikle yeterli iş gücü temini, yaşlılara yönelik hizmetlerin sürdürülebilirliği ve demografik değişimin yarattığı baskılarla başa çıkabilme açısından göçten yararlanmak istiyor.
İLTİCA BAŞVURULARI DÜŞTÜ, GERİ GÖNDERMELER ARTTI
Bunlara ek olarak, 2024 yılı göç ve iltica verilerine göre de bazı çarpıcı değişimler var: Örneğin ilk kez iltica başvurularında %13 oranında düşüş yaşandı ve eşzamanlı olarak AB dış sınırlarında düzensiz göç girişlerinde büyük çaplı azalma kaydedildi. Ayrıca, 2024 dördüncü çeyreğinde AB ülkelerinden üçüncü ülkelere geri gönderme işlemlerinde bir önceki çeyreğe göre %24’lük bir artış yaşandı.
Göçmenler, mülteciler ve yurt dışında yaşamayı düşünenler açısından bu veriler önemli çünkü bir yandan Avrupa pazarında üst düzey iş gücü talebi artarken, aynı zamanda entegrasyon süreçleri ve yasal göç yollarıda daha fazla önem kazanıyor. AB’nin demografik ve işgücü ihtiyaçlarını göçle dengeliyor. Bu denge, göçmenler açısından “talep edilen iş gücü” konumu anlamına geliyor.
Avrupa’da göç, yalnızca sosyal ya da kültürel bir mesele değil — ekonomik sürdürülebilirlik, toplumsal yaşlanma, işgücü arzı ve refah sistemleri açısından stratejik bir değişim.