Brezilya’nın kırsalındaki Candomblé inançlı Silvana De Souza Silva, “cadı” damgasıyla maruz kaldığı ölüm tehditlerinden kaçıp ABD’ye sığındı. ABD 9. Temyiz Mahkemesi bu zulmü hayati perseküsyon sayarak davayı yeniden görüşülmek üzere Göç Temyiz Kurulu’na iade etti. Karar, dini-kültürel inanç temelli şiddetin uluslararası koruma ölçütlerine girebileceğini tescilledi.
Aynı haftalarda Washington, Biden sonrası Trump politikasının gölgesinde göçmenlere karşı en sert operasyonlarını yürütüyor. ICE, 2025’in ilk çeyreğinde 139 binden fazla kişiyi gözaltına aldı; bunlardan en az 238 Venezuelalı, El Salvador’daki yüksek güvenlikli CECOT hapishanesine sevk edildi. Hukukçular, 2. Dünya Savaşı’ndan beri işlemeyen “Alien Enemies Act”ın diriltilmesini ve kitlesel sınır dışıların denetimsizliğini anayasaya aykırı buluyor.
Atlantik’in öbür yakasında ise Avrupa Birliği Göç ve İltica Paktı bir yaşında. Komisyon’un yarıyıl raporu, Eurodac’ın yenilenmesi, sınır tarama merkezlerinin kurulması ve ilk kalıcı dayanışma döngüsü için Ekim 2025 hedeflerini öne çıkarıyor. Üye devletler geri gönderme prosedürlerini kısaltmakla yükümlü; ancak uygulamada hala boşluklar var.
Rapor yayımlanmadan bir gün önce Frontex, 2025’in ilk beş ayında AB dış sınırlarındaki düzensiz geçişlerin %20 azalarak 63 bin 700’e düştüğünü duyurdu. İnsan hakları örgütleri bu düşüşü caydırma-merkezli Pakt mimarisine bağlarken, Libya ve Tunus gibi ortak ülkelerdeki ihlallere dikkat çekti.
Sığınma hukukunun küresel ölçekte iki farklı yöne savrulduğunu gösteriyor. ABD, sınır dışı mekanizmasını suç isnadı olmaksızın hapishane ihracına kadar genişletirken; AB, dijital veri tabanları ve hızlandırılmış sınır prosedürleriyle kontrollü insan mobilitesi oluşturuyor.
De Souza Silva gibi inanç temelli zulümden kaçanlar için açılan yargı kapısı, CECOT’a gönderilen göçmenlerin kapatılan özgürlükleriyle yan yana duruyor.Zulümden koruma ile göçü caydırma arasındaki denge, önümüzdeki 12 ayda Washington’un mahkeme kararlarına ve Brüksel’in dayanışma mekanizmasına vereceği siyasi tepkiyle belirlenecek.
Diğer yandan Amerika Birleşik Devletleri’nde göçmenlik politikaları üzerindeki hukuki mücadeleler hız kesmiyor. Başkan Donald Trump yönetiminin uyguladığı ve sığınma erişimini kısıtlayan politikalar, bir kez daha mahkeme önüne taşındı. Açılan ikinci dava, Trump döneminin göçmenlik uygulamalarına karşı sivil toplum örgütlerinin ve hukuk uzmanlarının direnişinin devam ettiğini gösteriyor.
