Almanya, mülteciler için uygulanan özel aile birleşimi düzenlemelerini sona erdirerek, göç politikasında merkezi kontrolü artırma yönünde radikal bir adım attı. Karar, Federal Göç ve Mülteciler Dairesi’nin (BAMF) standardize edilen uygulamalarını eyalet uygulamaları üzerinde üstün kılacak şekilde düzenlendi. Artık yerel yönetimlerin insani gerekçelerle başlattığı bireysel modellemelere yer verilmeyecek.
Almanya’nın yeni önlemleri, Merkel dönemi açık kapı politikasından radikal bir dönüşe işaret ediyor. Politikanın özü, göç kontrollerini sıkılaştırmak, aile birleşimi ve vatandaşlık yollarını daraltmak; hedef ise, entegrasyon sistemine yüklenmeyi sınırlamak. Ancak bu stratejiler, ülkenin demografik ve ekonomik ihtiyaçlarıyla çelişiyor.
Aile birleşimi özel düzenlemeleri sonlandırıldı. Eyalet bazında uygulanan hızlı ve kolaylaştırılmış usuller iptal edildi. Süreci federal standartlar belirleyecek. Bu politika değişimi, Berlin merkezli bir stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor ve BAMF yönetimi üzerindeki merkezi otoriteyi pekiştiriyor.
SIKI REFORMLAR
Almanya, göç politikasında sert reformlar getirip aile birleşimini kısıtlarken aynı zamanda vasıflı iş gücüne kapı açma sinyalleri veriyor. Bu çelişkili politikalar, hükümetin iç politikada kontrolü güçlendirme ve dışarıya bizi tercih edin ama hoş karşılanmayacaksınız” mesajını iletmesiyle dikkat çekiyor.
Haziran 2025’te Almanya parlamentosunun 444‑135 oyla aldığı kararla, koruma statüsündeki yaklaşık 388 bin göçmene yönelik aile birleşimi uygulaması iki yıl süreyle askıya alındı. Bu adımın yılda yaklaşık 12 bin kişinin ailesinin Almanya’ya gelmesini engellemesi hedefleniyor. Karar, Merz hükümetinin sıkı göç vizyonuyla doğrudan örtüşüyor.
Aynı süreçte, daha önce hızlı vatandaşlık yolunu mümkün kılan uygulama kaldırıldı. Genel vatansız olmayan ikamet süresi üç yıldan beş yıla çıkarıldı. Ayrıca yerel eyaletlerin insani gerekçeyle yürüttüğü aile birleşimi uygulamaları federal standartlar lehine iptal edildi.
MERZ’İN GÖÇ YAKLAŞIMI: İHTİYAÇ DUYULUYOR AMA İSTENMİYOR
The Guardian’ın değerlendirmesine göre, hükümetin karmaşık ikili sinyaline dikkat çekiliyor: “Almanya, vasıflı göçmenlere ‘biz size muhtacız’ derken aynı zamanda ‘hoş gelmiyorsunuz’ mesajı veriyor” ifadeleri kullanılıyor. Bu yaklaşımın, 1960–70’lerdeki misafir işçi programlarına benzer sosyal gerilimler yaratabileceği uyarısında bulunuluyor.
Merz’in siyasi planı, Suriye ve Afganistan gibi ülkelerden gelen göç akışını büyük ölçüde engellemek üzerine kurulu. Bunun için sınır kontrollerinin artırılması, caydırıcılık oluşturan dönüş politikaları ve federal polis gücünün güçlendirilmesi gibi araçlar kullanılıyor.
POLİTİKADA ÇELİŞKİLER
Ekonomide ciddi vasıflı işgücü açığı bulunmasına rağmen, Almanya hükümeti göçü daraltıcı kararlarla bir çelişki içinde. Yılda yaklaşık 400 bin göçmene ihtiyaç duyulduğu halde, uygulanan sert politikalar potansiyel göçmen adaylarını caydırıcı durumda. Bu kapsamlı kısıtların sosyal kabulü zedeleyebileceği ve entegrasyon sürecini zayıflatabileceği uyarısında bulunuluyor.
Almanya’nın göç yönetiminde merkezî otoritenin güçlendirilmesi, bir yandan işlem süreçlerini standardize ederken, diğer yandan yerelde esneklik ihtiyacını ve insani yaklaşımları baskı altına alıyor.