Almanya’da kurulmakta olan CDU, CSU ve SPD koalisyonu, ikincil koruma statüsüne sahip sığınmacıların aile birleşimi hakkını iki yıl süreyle askıya almayı planlıyor. Bu adım, yeni hükümetin koalisyon protokolünde yer aldı ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Söz konusu statü, savaş, iç çatışma veya ciddi bireysel tehdit nedeniyle doğrudan mülteci sayılmayan, ancak ülkelerine geri gönderilmeleri durumunda hayati tehlike taşıyan kişilere veriliyor. Almanya’da şu anda yaklaşık 351.400 kişi bu koruma kapsamında yaşıyor.
CDU, CSU ve SPD’den oluşacak yeni Almanya hükümeti, ikincil koruma statüsüne sahip sığınmacılar için aile birleşimini iki yıllığına durdurmak istiyor. Karar koalisyon protokolüne girdi.
Bu statüdeki kişiler, 2015’te eş ve çocuklarını yanlarına alma hakkı kazanmıştı. Ancak bu hak kısa sürede askıya alındı. 2018’de yeniden yürürlüğe girse de ayda sadece bin kişiye vize verilmesiyle sınırlandırıldı. 2018’den bu yana toplamda 58.400 kişiye vize çıktı; bunların yüzde 80’inden fazlası Suriyelilere ait. 2024 yılı boyunca verilen 120.000 aile birleşimi vizesinin 12.000’i ikincil koruma altındakilere verildi. Resmi verilere göre, bu kişilerin yaklaşık yüzde 53’ü, yani 187.000’i, Almanya’da altı yıldan uzun süredir kalıyor.
Kaçak Yollara Teşvik
Yeni hükümetin getireceği kısıtlama, yalnızca yasal süreci durdurmakla kalmıyor, aynı zamanda insanları kaçak yollara da itebiliyor. Alman akademisyenler, “Ailesine ulaşamayan kişiler, düzenli yollar kapalıysa düzensiz göç yollarına başvuruyor. Bu, özellikle gençler için ağır psikolojik sonuçlar doğuruyor” diyerek konunun önemine dikkat çekiyor.
Yıllardır mülteci ailelerle yaptıkları görüşmelerden edindikleri izlenimlere dikkat çeken yetkililer şunları kaydediyorlar: “Çocuklardan ayrı yaşamak travmatik bir durum. İnsanlar ailelerini yeniden bir araya getirebilmek için her yolu deniyor.”
Suç Riski Artıyor
Aile birleşiminin sadece bir hak meselesi değil, aynı zamanda bir uyum politikası aracı olduğuna dikkat çeken uzmanlar da var. “Ailesini getiremeyen bir kişi, yeni hayata tam olarak odaklanamaz. Dil öğrenimi, iş bulma gibi süreçlerde motivasyon düşüyor” diyerek konunun önemime parmak basıyorlar.
Kriminoloji alanında çalışan bir akademisyen ise daha çarpıcı bir noktaya değiniyor: “Ailesinden kopuk, yalnız, toplumdan dışlanmış bireylerin suç işleme riski daha yüksek. Aile bağları, suçtan uzak tutan bir kalkan görevi görüyor.”
2018 yılında, özellikle genç erkek sığınmacıların yanında annelerinin ya da eşlerinin bulunmamasının suça yönelme riskini artırdığını ortaya koyan bir araştırma yayınlanmıştı. Aile hayatının, bireyin sosyal olarak dengede kalmasına yardımcı olduğu ve ailelerden uzak bırakmanın, toplumsal riskleri artırdığı ifade ediliyor.
Yasal Zemin ve Tartışmalar
Mülteciler için aile birleşimi hakkı, hem Alman hukuku hem de Avrupa Birliği düzenlemeleri tarafından güvence altına alınmış durumda. Ancak bu hak, ikincil koruma sahipleri için geçerli değil. Bu nedenle Almanya, 2018’den beri bu gruba yalnızca aylık 1000 vize veriyor ve bu sayı da şimdi sıfırlanmak üzere.
Anayasa Mahkemesi 1987’de aldığı bir kararda, aile birleşiminin Alman Anayasası’nın 6. maddesinde güvence altına alınan “aile birliği” hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise 2021’de verdiği bir kararda, ikincil koruma sahiplerinin aile birleşiminin süresiz olarak engellenemeyeceğine dikkat çekti. Mahkeme, iki yıllık askıya alma süresinin ardından her birey için ayrı değerlendirme yapılması gerektiğini vurguladı.
Bu karar, Almanya gibi AİHM kararlarını tanıyan ülkeler açısından bağlayıcı nitelik taşıyor.