Türkiye’nin yakın tarihi, acıların ve direnişlerin iç içe geçtiği bir labirent. Hilal Nesin’in Albatros Fırtınası ise bu labirentin en derin koridorlarında dolaşarak, 18 kadının sesini bir araya getiren bir anıt niteliğinde. Kitap, 15 Temmuz 2016 sonrasında yaşanan gözaltılar, tutuklamalar, KHK’larla işsiz kalanlar, çocuklarından koparılan anneler ve zorunlu göçün yarattığı travmalarla örülü bir gerçekliği anlatıyor. Nesin, bu hikâyeleri derlerken, “Her kadın hikâyesi aslında bir erkeğin, bir çocuğun ve düzeni değiştirmek isteyenlerin hikâyesidir” diyerek toplumsal bir portre çiziyor.
Kitabın ismi, okyanusları aşan ancak kanatları kırık bir kuşun metaforundan doğuyor. Albatros, fırtınalara rağmen uçmayı sürdürürken, Nesin’in kadınları da zulme, açlığa ve ölüm tehdidine karşı hayatta kalmak için sallarla denizleri aşan, sınırları yürüyerek geçen ya da hapishanelerde direnen figürlere dönüşüyor. Bir yandan fiziksel göç, bir yandan kimlik mücadelesi… Tıpkı yazarın ifadesiyle: “Zorunlu gidişin yıktığı bedenler, tekrar toparlanan ruhlar”.
Annelerin Ege’deki Çığlığı
Kitapta en çarpıcı hikâyelerden biri, Ege Denizi’nde 11 saat boyunca çocuklarının cansız bedenleriyle mücadele eden Gonca Kara’ya ait. Nesin, bu trajediyi anlatırken sadece fiziksel acıyı değil, toplumun “suçlu” ilan ettiği bir kadının iç hesaplaşmasını da aktarıyor. Gonca’nın hikâyesi, tiyatro sahnesine taşınarak daha geniş kitlelere ulaşmayı hedefliyor.
Kitap, kadınların Türkiye’den ayrılmak zorunda kalışını sadece coğrafi bir hareketlilik olarak değil, varoluşsal bir kırılma olarak ele alıyor. Nesin’in deyişiyle, “Ya ölüm, ya açlık ya da ölümle kalım arasında göç yolculuğu”. Bu yolculuk, kadınların devlet baskısı, aile içi şiddet ve toplumsal damgalamalarla mücadelesinin bir simgesi. Örneğin, OHAL döneminde fişlenen, işinden edilen ya da “çakma darbe” gerekçesiyle tutuklananların hikâyeleri, kitabın omurgasını oluşturuyor.
Bu Fırtına Eksik Olmayacak
Nesin, Albatros Fırtınası’nı yazarken sadece yerel bir trajediyi değil, insanlığın ortak hafızasını hedef aldığını vurguluyor. Kitap, İngilizce, Fransızca ve Almanca’ya çevrilerek dünya sahnesine taşınmayı bekliyor. Yazar, “Bu coğrafyada Albatros Fırtınası hiç eksik olmayacak” derken, direnişin sürekliliğine dair umudu da besliyor.
Kitap için yapılan görüşmelerin sayısı 300’ü bulsa da sadece 18 kadının hikayesi kitaba dahil edilmiş. Bu sayı, zulmün boyutlarını ve travmatik etkisini gözler önüne seriyor. Meriç ve Ege’de yaşanan göç trajedilerinde çok sayıda kadının hayatını kaybetmesi, Türkiye’deki baskı ve zulüm ortamını dramatik bir şekilde yansıması. Bazı kadınların yaşadıkları cinsel saldırılar sonucunda dünyaya getirdikleri çocuklarla yaşadığı zorluklar, toplumsal bir dramın büyüklüğünü gösteriyor.
Hilal Nesin, yakın tarihin bu karanlık sayfalarını edebiyat ve tiyatro ile aydınlatmayı seçerek, sessiz kalanlara bir megafon uzatıyor. Gazeteci Erkam Tufan Aytav ile yaptığı söyleşide, “Bu kitap, göç rüzgârındaki kadınların sesini duyuranların eseridir” diyerek kolektif bir mücadelenin parçası olduğunu hatırlatıyor. Albatros Fırtınası, kırık kanatlarına rağmen uçmaya devam edenlerin, bir gün fırtınayı dağıtacağına dair inancın kitabı…