Almanya’nın içinden geçtiği demografik fırtına, ekonomisini tarihinin en kritik insan kaynağı krizine sürüklüyor. Federal İstatistik Ofisi verilerine göre, çalışma çağındaki nüfusun 2030’a kadar 3.9 milyon azalması beklenirken, 2025’in ilk çeyreğinde 1.6 milyon pozisyon doldurulamıyor. Bu açık, ülkenin yıllık gayri safi milli hasılasının %2’sine denk gelen 100 milyar Euro kayba yol açıyor.
GÖÇTE RADİKAL DÖNÜŞÜM
Haziran 2024’te yürürlüğe giren “Nitelikli İşgücü Göçü Yasası”, Almanya’nın küresel yetenek avını kökten değiştirdi. En dikkat çeken yenilik, “Chancenkarte” (Fırsat-Şans Kartı) adı verilen puan bazlı sistem oldu. Almanca yeterlilik, mesleki deneyim ve eğitim kriterlerine göre verilen kart, sahiplerine 1 yıl süreyle iş arama hakkı tanırken, haftada 20 saate kadar yarı zamanlı çalışma izni veriyor. Sadece 2025’in ilk üç ayında 5 bin başvuru kabul edildi. Federal İçişleri Bakanlığı verileri, kart sahiplerinin yüzde 68’inin mühendislik, sağlık ve bilişim sektörlerinde iş bulduğunu ortaya koyuyor.
MAVİ KART’TA DEV RENOVASYON
AB’nin amiral gemisi vizesi Mavi Kart, 2025’te kritik revizyonlara uğradı. Genel meslekler için eşik maaş 48.300 Euro’ya düşürülürken, bilişim ve sağlık gibi açık pozisyonlarda bu rakam 43.759 Euro olarak belirlendi. Daha çarpıcı değişiklik ise diploma zorunluluğunda geldi. En az üç yıl deneyimi olan BT uzmanları, artık üniversite diploması olmadan da başvuru yapabiliyor. Bu esneklik, 2024’te 30 bin Mavi Kart verilmesini sağlarken, 2025’in ilk çeyreğinde bir önceki yıla göre yüzde 10 artış kaydedildi.
ENTEGRASYON PATLAMASI VE DİL DEVRİMİ
Göçmenlerin topluma uyumu konusunda Almanya tarihinin en kapsamlı hamlesini yapıyor. Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF) verileri, 2024’te entegrasyon kurslarına katılımın 2021’e kıyasla yüzde 248 arttığını gösteriyor. Kursların kapsamı genişletilerek, sığınmacı dosyaları henüz sonuçlanmamış kişilere de açıldı. İçişleri Bakanı Nancy Faeser bu politikayı, “Dil, entegrasyonun anahtarıdır. Almancayı öğrenmek, sadece iş bulmanın değil, topluma katılmanın da temelidir” sözleriyle savunuyor.
Hristiyan Demokrat Birlik’in (CDU) zaferi, göç politikalarında dikkatli bir sınava işaret ediyor. Yeni Şansölye Friedrich Merz, “Kontrollü Açılım” olarak adlandırdığı stratejide, işgücü göçünü teşvik ederken düzensiz göçü sıkı denetim altına almayı hedefliyor. Bu kapsamda, Polonya, Çekya ve İsviçre sınırındaki geçici kontroller kalıcı hale getirildi. Federal Polis verilerine göre, sınır kontrolleri sayesinde 86 bin düzensiz giriş engellenirken, 50 bin kişi sınır dışı edildi.
Yasanın en insani boyutu ise aile birleşiminde yaşandı. Nitelikli göçmenler, artık sadece eş ve çocuklarını değil; ebeveyn ve eşinin ailesini de getirebiliyor. Göç uzmanları, bu hamlenin beyin göçünün sürdürülebilirliği için kritik olduğunu belirtiyor.
Almanya’nın demografik kış uykusundan teknoloji ve göçle uyanabileceği yorumları sıklıkla dile getiriliyor. Ancak başarı, sadece sayılarda değil, toplumsal uyumda gizli.