Avrupa Birliği’nin (AB) en yüksek yargı organı olan Avrupa Birliği Adalet Divanı (CJEU), Almanya’nın Schengen Bölgesi’ne düzensiz giriş yapan sığınmacıları, ilk giriş yaptıkları AB üye devletine geri gönderme yetkisine sahip olduğuna hükmetti. Bu önemli karar, özellikle güney sınırındaki ülkelerden gelen yoğun göç baskısı altındaki Almanya’nın elini güçlendirirken, Schengen sisteminin temel ilkeleri ve AB içi dayanışma konusunda yeni bir tartışma dalgasını beraberinde getiriyor.
Karar, Almanya’nın Avusturya sınırında durdurduğu ve ilk AB girişlerini Yunanistan üzerinden yaptığı tespit edilen bir sığınmacıyı geri gönderme girişimine ilişkin bir dava üzerine verildi. CJEU, Dublin Tüzüğü’nün ilk giriş kuralını hatırlatarak, bir üye devletin Schengen alanına düzensiz giriş yapan bir kişiyi, sorumluluğunun bulunduğu ilk giriş ülkesine geri gönderebileceğini teyit etti. Mahkeme, bu uygulamanın sığınmacının temel haklarına (aile birleşimi gibi güçlü bağlar hariç) aykırı olmadığını vurguladı.
ALMANYA İÇİN YENİ BİR DÖNEM
Almanya iç politikasında, özellikle göçmen karşıtı AfD partisinin yükselişi ve koalisyon hükümetinin göç politikalarındaki iç gerilimler göz önüne alındığında, karar önemli bir siyasi etki yaratıyor. İçişleri Bakanı Nancy Faeser (SPD), kararı düzensiz göçle mücadelede önemli bir araç olarak nitelendirdi. Almanya, son dönemde sınır kontrollerini sıklaştırmış ve Polonya, Çekya ve Avusturya sınırlarında geçici kontrolleri uzatmıştı. Bu karar, özellikle Avusturya sınırından Almanya’ya geçiş yapan ve ilk girişleri Yunanistan, İtalya veya İspanya gibi ülkeler üzerinden olan kişilerin sistematik olarak geri gönderilmesinin önünü açıyor.
Bu karar pratikte uygulanmasının önemli zorlukları da var. İlk giriş ülkeleri olan Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkeler, zaten çok sayıda sığınma başvurusuyla baş etmeye çalışıyor. Bu ülkelerin geri kabul konusunda isteksiz davrandığı veya kapasitelerinin yetersiz kaldığı biliniyor. Geri kabul anlaşmalarının fiilen işletilebilmesi, geri gönderilecek kişilerin kimlik tespiti ve ilk giriş ülkesinin kabulünün sağlanması gibi lojistik ve idari engelleri aşmayı gerektiriyor.
AB İÇİ DAYANIŞMA SINAVI
CJEU kararı, Dublin sisteminin kronik sorunlarını bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Sistem, sınır ülkelerine aşırı yük bindirirken, adil bir sorumluluk paylaşımı mekanizması sunamıyor. Karar, Almanya gibi hedef ülkelerin yükünü teoride hafifletse de, AB’nin göç yönetimi konusundaki derin bölünmüşlüğünü ve dayanışma eksikliğini güçlendirme riski taşıyor. İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerden gelen ilk tepkiler, kararın kuzey ülkelerinin sorumluluğu güneye yıkması olarak algılandığı yönünde.
AB’nin göç konusunda kalıcı ve insani çözümlere acilen ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. AB Komisyonu’nun Yeni Göç ve İltica Paktı, sorumluluğun daha adil paylaşılmasını ve sınır prosedürlerinin hızlandırılmasını hedefliyor. Ancak bu paktın uygulanması da üye devletlerin işbirliğine bağlı.