İsviçre’nin sembolik saat kulelerinin gölgesinde, on binlerce insan, Danimarka’nın tartışmalı göçmen politikalarını ve Avrupa genelinde yükselen ayrımcı uygulamaları protesto etmek için sokaklara indi. Cenevre’de Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin hemen karşısında toplanan kalabalık, “Göçmenler insandır!”, “Ayrımcılığa hayır!” sloganlarıyla Avrupa’nın radikal politikalarına karşı tarihi bir duruş sergiledi.
DANİMARKA’NIN “GETTOLU” POLİTİKALARI
Protestoların fitilini ateşleyen, Danimarka hükümetinin Temmuz 2025 başında yürürlüğe soktuğu “Gettolu Azınlık Bölgeleri” yasası. Bu yasa, nüfusunun %50’den fazlası “Batılı olmayan” kökenli olan bölgeleri “ghettolu” ilan ederek, bu bölgelerdeki sosyal konutları yıkma, çocukları ailelerinden alma ve suç işleyen göçmenleri ıssız adalarda tutma yetkisi veriyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, bu politikayı ırkçı ve uluslararası hukuka aykırı olarak nitelendirirken, İsviçreli aktivistler, Danimarka modelinin tüm Avrupa’ya yayılmasından endişe duyuyor.
İSVİÇRE’NİN ÇOK DİLLİ ÖFKESİ
Protestolar, İsviçre’nin kültürel çeşitliliğini yansıtan pankartlarla dikkat çekti: Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanşça yazılan “Kimlik Değil İnsanlık!” mesajları, ülkenin dört resmi dilinde birleşen bir direnişi simgeledi. Zürih’teki göstericilerden biri, “Burada doğdum ama pasaportum ‘yabancı’ diyor. Danimarka bunu meşrulaştırırsa, diğerleri de cesaret alır!” ifadeleriyle tepkisini dile getirdi. İsviçre’de nüfusun %25’ini oluşturan göçmen kökenliler, ülkenin ekonomik başarısında kilit rol oynarken, ayrımcılık raporları son beş yılda %40 arttı.
AVRUPA’DA MİLLİYETÇİ POPÜLİZM
Danimarka modeli, aşırı sağın güç kazandığı Fransa, Hollanda ve İtalya gibi ülkelerde “örnek alınması gereken politika” olarak sunuluyor. Buna karşılık, İsviçre protestolarına İspanyol “Podemos” ve Alman “Yeşiller” partilerinden milletvekillerinin katılması, Avrupa’daki kutuplaşmanın derinleştiğine işaret ediyor. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, “Göçmenleri hedef alan yasalar, demokrasinin çöküşünün başlangıcıdır” uyarısında bulundu.
İsviçre hükümetin protestolara yanıt vermemesi dikkat çekti. Uzmanlar, İsviçre’nin AB üyesi olmamasına rağmen Schengen Bölgesi’ndeki konumu nedeniyle göç politikalarında dolaylı uyum riskine dikkat çekiyor. 2024’te kabul edilen sınır dışı kolaylaştırıcı yasalar, aktivistleri “İsviçre de Danimarka’ya özeniyor mu?” sorusunu sormaya itti.
Protestolar, Avrupa Birliği’nin göçmen krizi karşısındaki bölünmüşlüğünü yeniden gündeme taşıdı. Brüksel’de hazırlanan yeni “Ortak Mülteci Protokolü” taslağı, Danimarka tarafından egemenlik ihlali gerekçesiyle reddedilirken, İsviçre’deki sokak hareketi, bu protokolün acilen hayata geçirilmesi çağrısı yapıyor. Kızılhaç’ın doğduğu ülkeden yükselen bu ses, küresel insan hakları haritasının yeniden çizilmesini zorluyor.