Almanya’da inşaat sektöründen gıda üretimine, şehir içi ulaşım şoförlüğünden restoran mutfaklarına kadar pek çok kritik sektörde göçmen kökenli işçiler hayatın akışında yer alıyor. Federal İstatistik Ofisi’nin (Destatis) verilerine göre ülke genelinde istihdam edilenlerin yaklaşık dörtte biri, yani %26’sı, göçmenlik geçmişine sahip kişilerden oluşuyor.
Ancak bazı sektörlerde bu oran genel ortalamanın katbekat üzerinde. Örneğin inşaat sektörünün bir alt dalı olan iç ve kaba inşaat (Aus- und Trockenbau) alanında çalışanların neredeyse üçte ikisi (%67) göçmen kökenli. Gıda üretimi tesislerinde ise her iki işçiden biri, yani yaklaşık %51’i göçmen geçmişine sahip. Toplu taşımanın bel kemiğini de yine göçmenler oluşturuyor: otobüs ve tramvay şoförlerinin %46’sı göçmen kökenli.
Restoran ve otelcilik sektöründe, özellikle mutfak ve servis hizmetlerinde çalışanların neredeyse yarısı göçmenlerden meydana geliyor. Kısacası, Alman ekonomisinin temel direklerinde yabancı veya göçmen kökenli emekçilerin payı göz ardı edilemeyecek kadar büyük.
İmdada Yetişen Göçmenler
Bugün Almanya’da vasıflı işgücü sıkıntısı yaşanan pek çok meslekte göçmen işçiler ortalamanın üzerinde temsil ediliyor. Federal İstihdam Dairesi’nin “darboğaz meslekler” (Engpassberufe) listesinde yer alan alanlarda, yeterli yerli eleman bulunamaması nedeniyle oluşan boşlukları büyük ölçüde göçmenler dolduruyor.
Örneğin fayans ustalarının %47’si ve kamyon şoförlerinin üçte birinden fazlası (%37) göçmen kökenli durumda. Yaşlı bakımı (Altenpflege) sektöründe çalışan her üç kişiden biri göçmen geçmişine sahip; bu oran yaklaşık %31 ile genel ortalamanın hayli üzerinde. Benzer şekilde et işleme tesislerinde %42, gıda perakende satışında %41 oranında göçmen işgücü çalışıyor. Mühendislik, metal işçiliği, elektrik teknisyenliği gibi alanlarda da göçmenlerin payı %30’lar civarında seyrediyor. Bu rakamlar, vasıflı eleman açığının en yoğun hissedildiği kritik işlerde göçmenlerin ne denli hayati bir rol oynadığını ortaya koyuyor.
Nitekim Almanya Sanayi ve Ticaret Odası’nın verilerine göre, daha 2021 yılında işletmelerin yarısından fazlası eleman bulmakta zorlandığını bildirmişti – özellikle inşaat ve hizmet sektörlerinde. İş gücü açığı derinleştikçe, yurt dışından işçi göçü şirketler için adeta can simidi haline geliyor.
Entegrasyonun Ekonomik Önemi
Almanya, yaşlanan nüfus ve emekliliğe ayrılan “baby boomer” kuşağı nedeniyle ciddi bir demografik meydan okumayla karşı karşıya. Ülkenin ekonomik gücünü koruyabilmesi için göçmen işgücünün entegrasyonu kritik önem taşıyor. Yapılan araştırmalar, Almanya’nın mevcut refah seviyesini sürdürebilmesi için her yıl ortalama 300 bine yakın yeni göçmen işçiye ihtiyaç duyabileceğini ortaya koyuyor. Bertelsmann Vakfı’nın bir çalışmasına göre, düzenli göçmen akışı olmasa 2040 yılına kadar Alman iş gücü piyasası %10 civarında küçülebilir.
Mevcut 46,4 milyonluk aktif iş gücü, yeterli göçmen alınmazsa 41,9 milyona kadar düşebilir. Bu da üretimden hizmetlere ekonominin pek çok alanında işlerin yavaşlaması, vergi gelirlerinin azalması ve sosyal güvenlik sisteminin zorlanması anlamına geliyor. Dolayısıyla göçmenlerin iş gücüne etkin katılımı, sadece boş pozisyonları doldurmak için değil, aynı zamanda ekonomik büyümeyi ve refah devletini sürdürmek için de vazgeçilmez durumda.
Pandemi döneminde de görüldü ki temizlikten kargoya, tarımdan bakıma “sistemi ayakta tutan” işlerin önemli bir kısmını göçmenler yürüttü. Almanya ekonomisi, adeta omurgasını oluşturan bu göçmen emekçilerin entegrasyonu sayesinde çarklarını döndürüyor.
Temsiliyet Çelişkisi
Göçmen kökenli insanların ekonomiye katkısı bu denli büyükken, siyasi temsiliyet konusunda aynı ağırlığı göremiyoruz. 2021 genel seçimleri sonrası oluşan Alman Federal Meclisi’nde (Bundestag) milletvekillerinin sadece %11,6’sı göçmen geçmişine sahip.
Oysa Almanya nüfusunun yaklaşık üçte biri göçmen kökenli olarak tanımlanıyor veya bu grubun seçmen içindeki payı %14’ü aşıyor. Yani iş piyasasında her dört çalışandan biri göçmen kökenliyken, parlamentoda bu oranın yarısını bile bulmaması ciddi bir temsil açığına işaret ediyor. Aynı durum yerel yönetimler ve üst düzey bürokrasi için de büyük ölçüde geçerli.
Siyasette karar alma mekanizmalarında göçmenlere yeterince yer verilmemesi, onların ihtiyaç ve sorunlarının gündeme taşınmasında eksiklik yaratabiliyor. Oysa demografik yapısı hızla değişen bir ülkede, gerek ekonomik gerek sosyal uyum açısından, toplumun tüm kesimlerinin karar mercilerinde temsil edilmesi büyük önem taşıyor. Almanya’nın geleceğinde hem iş gücüne katılım hem de siyasi katılım bağlamında göçmen kökenli bireylerin daha görünür olması beklenmeli.
Göçmen İşgücü Olmadan Asla
Almanya’daki göçmenlik geçmişi olan bireyler, ekonominin gizli kahramanları olarak kritik sektörlerin işlemesini sağlıyor. İnşaatta yolu onlar döşüyor, fabrikada üretimi onlar yapıyor, tarlada ürünü onlar topluyor, otobüsü onlar kullanıyor, hastaya ve yaşlıya onlar bakıyor. Ülkenin mevcut refah düzeyi ve gelecekteki büyüme hedefleri, bu insanların emeği ve katkısı olmadan düşünülemez.
Bu gerçek, rakamlarla da sabit: Göçmenler olmadan mutfakların soğuk kalacağı, iş yerlerinin eleman aramaya devam edeceği aşikâr. Elbette ki uyum sürecinde zorluklar ve entegrasyon sorunları yok değil; ancak büyük resme baktığımızda iş gücü piyasasında göçmenlerin önemi ekonomik bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan, bu katkının farkına varılarak hem çalışma hayatında hem de toplumun diğer alanlarında eşit fırsatlar ve temsil imkanları sağlamak. Alman iş dünyasının bel kemiğini oluşturan göçmen işçiler, alkışı da desteği de fazlasıyla hak ediyor.