Almanya’nın Kuzey Ren‑Vestfalya’daki (NRW) göçmen ailelerin yaklaşık yüzde 80’i evlerinde Almanca konuşuyor. İstatistiklere göre, göçmen geçmişine sahip yaklaşık 5,69 milyon kişi arasında %26,7’si yalnızca Almanca, %54,8’i Almanca’yı başka dillerle birlikte, %18,4’ü ise evde hiç Almanca kullanmıyor.
Araştırma sonuçları, Almanya’da göçmen kökenli bireylerin evde hangi dilde iletişim kurduğunu inceleyen mikrozensus verilerine dayanıyor. Kişisel göçmen kategorisi, 1955 sonrası Almanya’ya gelen kişiler; yurtta doğan göçmen çocukları ise en az bir göçmen ebeveyni olanlar olarak tanımlanıyor.
Kuşaklar arasında belirgin farklar da mevcut. Göçmen olarak gelen bireylerin yalnızca yüzde 18,8’i evde sadece Almanca konuşurken, çocuklarında bu oran yüzde 42,8’e çıkıyor. Göçmen ebeveynlerin %25,1’i evde hiç Almanca kullanmazken, ikinci kuşakta bu oran yalnızca %5.
İKİNCİ DİL TÜRKÇE
Almanca dışındaki başlıca diller arasında Türkçe (%15), Rusça (%10,3), Arapça (%9,8) ve Lehçe (%6,6) yer alıyor. Almanca konuşulmayan hanelerde ise yine Türkçe (%12,5), Rusça (%10,7), Arapça (%10,5), Ukraynaca (%9) ve Lehçe (%7,7) ön planda.
OECD verilerine göre, Almanya’daki göçmenlerin %70’ine yakını çalışabilir yaş grubunda istihdamda ve göçmenlerin büyük kısmının Almanca kurslarına katıldığı gözlemleniyor. Almanca dil becerileri kazanımı, beş yıl ve üzeri süredir Almanya’da yaşayan göçmenlerde yüksek. Özellikle eğitim seviyesi düşük topluluklarda dil edinimi daha yavaş ilerliyor.
NRW verileri, evde Almanca kullanımının göçmen ailelerde arttığını, ancak güçlü bir iki dillilik (multilingual) yapının korunduğunu gösteriyor. Özellikle çocukların evde Almanca’yı yoğun biçimde kullanması, entegrasyon açısından önemli bir gösterge. Öte yandan, ana dilin korunmasına yönelik politikaların da dikkatle ele alınması, hem eğitim hem kültürel çeşitlilik açısından hayati görünüyor.