Anasayfa » TAŞLARDAN ÖRÜLEN HAYALİ EVİN GÖLGESİNDE BAYRAM

TAŞLARDAN ÖRÜLEN HAYALİ EVİN GÖLGESİNDE BAYRAM

Yazar Habereditor
121 Görüntüleme
A+A-
Sıfırla
Gazze'de Bayram

Bir çocuğun taşlardan ördüğü hayali ev, bir annenin enkaz arasında kaybolan neşesi, bir babanın “yeni bir elbise” uğruna ölümle pazarlık yapan kızı… Gazze’de yaşananlar, insanlığın sınavının en acımasız sahnesi. Burada artık savaşın gölgesi bile siliniyor; geriye yalnızca “ölüm veya göç” seçenekleri kalıyor.

Hayaller ve Enkazda Bir Bayram

Eid al-Fitr, Ramazan Bayramı, çocukların neşeyle koşuşturduğu, sokakların ışıl ışıl parladığı bir zaman dilimi olmalıydı. Ancak bu yıl, Gazze’de çocukların ellerinde taşlar, gözlerinde ise bir an önce biteceğini umdukları bir kâbus vardı. Altı yaşındaki bir kız çocuğu, evlerinin bahçesine yığdığı taşlarla “Bayram evi” inşa ediyor: “Burası mutfak, burası da yatak odası,” diye anlatırken, parçalanmış pencerelerin yerini naylonla kapatan babası, bu masumiyetin ne kadar süreceğini düşünüyor. Geleneksel bayram elbiseleri için direnen çocuklar, ebeveynlerine çaresiz şekilde soruyor: “Mutlu bir çocuk olarak ölmek mi, yoksa hayal kurarak ölmek mi daha iyi?” Bu soru, Gazze’deki her ailenin yüreğine saplanan bir hançer.

Açlık, Ambargo ve İnsan Hakları İhlalleri

Ramazan’ın ilk gününden beri Gazze’ye bir avuç un bile giremiyor. İsrail’in insani yardımları siyasi pazarlık aracına dönüştürmesi, 2,1 milyon insanı açlık ve hastalıkla baş başa bırakıyor. Ambargonun tarihi 2023’e kadar uzanıyor; ancak bu kez durum farklı: Artık “geçici bir savaş” değil, ömür boyu sürecek bir mücadele.

İnsanlar, evlerine dönme umuduyla yıkıntılar arasında yaşarken, bir yandan da “gönüllü göç” adı altında topraklarından koparılmakla yüz yüze. BM’nin Filistinli mülteciler ajansı UNRWA’nın “trajik ötesi” olarak tanımladığı koşullar, okul ve hastanelerdeki kalabalık barınaklarda her gün ölüme meydan okuyan insan manzaralarını anlatıyor.

Psikolojik Yıkım ve Göçün Kaçınılmazlığı

Gazze halkı artık yalnızca fiziksel değil, ruhsal olarak da tükenmiş durumda. Bir baba, çocuklarına normal bir hayat sunabilmek için naylon perdelerle duvar örerken, anneler enkaz arasında yemek pişirmeye çalışıyor. Ancak her patlama sesi, her drone uğultusu, bu kırılgan normaliteyi paramparça ediyor. İnsanlar, 42 günlük ateşkes döneminde evlerini tamir etmeye çalıştı, ancak şimdi gerçek hedefin topyekûn bir sürgün olduğunu anlıyor. Han Yunus’tan El-Mawasi’ye kadar her yer bombalanıyor; aileler parçalanıyor, çocuklar “ölümle oyun oynamaya” alışıyor.

Çocukların Direnci: Son Kalan Umut

Yetişkinlerin tükenmişliğine rağmen, çocukların masum direnci, Gazze’nin ayakta kalma mücadelesinin simgesi. Taşlardan evler, enkaz arasında giyilen bayramlık elbiseler, ölümü olağan karşılayan bir neslin trajik umudu… Bir kız çocuğunun “mutlu ölmek” için verdiği mücadele, insanlığın burada hâlâ nefes aldığının kanıtı. Ancak bu direnç, uluslararası toplumun sessizliğinde kayboluyor.

Gazze’de yaşananlar, insan hakları ihlallerinin ve kitlesel göçün en acı örneği. Ambargolar, bombalar ve zorla yerinden edilme politikaları, bir halkın kimliğini silmeye çalışıyor. Ancak çocukların taştan evleri, bu direncin sembolü olarak ayakta. Dünya, bu çığlığı duymak yerine seyrederken, Gazze halkı için tek gerçeklik şu: Ya ölümü kabullenecekler ya da topraklarından koparılıp bir bilinmeze sürüklenecekler.

Benzer Yazılar

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Politikası

Gizlilik Politikası