İsveç hükümeti, vatandaşlık politikalarında kapsamlı değişiklikler yapmayı planlıyor. Bu değişiklikler, sahte belgelerle vatandaşlık alan veya devlete tehdit oluşturduğu değerlendirilen kişilere yönelik ciddi yaptırımları kapsıyor.
Adalet Bakanı Gunnar Strömmer, İsveç’in iç güvenliğini tehdit eden kişilerin bu düzenlemelerden etkileneceğini belirtti. Hükümet, anayasada değişiklik yaparak sahte bilgiler, rüşvet veya tehdit yoluyla vatandaşlık elde edenlerin yanı sıra casusluk veya vatana ihanet gibi ciddi suçlardan hüküm giyen kişilerin vatandaşlıklarını iptal etmeyi hedefliyor.
Vatandaşlık başvurusu için gerekli ikamet süresi beş yıldan sekiz yıla çıkarılacak. Başvuru sahiplerinin “dürüst bir yaşam” sürdüklerini kanıtlamaları gerekecek; bu, suç işlememek ve İsveç ile yurt dışında ödenmemiş borçlarının bulunmaması anlamına geliyor. Ayrıca, başvuru sahiplerinin mali olarak kendi kendine yeterli olduklarını da göstermeleri gerekiyor.
Bu köklü değişiklikler, İsveç genelinde tartışmalara neden oldu. Göçmen hakları savunucuları, yalnızca suçluları hedef aldığı iddia edilen bu adımların, İsveç’te yeni bir hayat kurmaya çalışan birçok göçmeni de etkileyebileceğini ifade ediyor.
Uzayan Vatandaşlık Süreci
Adalet Bakanı Gunnar Strömmer, önerilen yasa değişikliklerinin temel amacının İsveç’in iç güvenliğini güçlendirmek olduğunu söyledi. Tasarıda yer alan önemli bir diğer değişiklik, vatandaşlık başvurusu için İsveç’te yaşam süresinin beş yıldan sekiz yıla çıkarılması. Bu düzenleme, sürecin zorluklarını artırmakla kalmayıp göçmenlerin topluma entegrasyonunu da geciktiriyor. İsveç nüfusunun yüzde 20’sinin yurtdışında doğduğu dikkate alındığında, bu değişiklik milyonlarca kişiyi etkileyebilir.
Özellikle iş gücü piyasasına dahil olmakta zorluk yaşayan birçok göçmen için uzayan vatandaşlık süresi, ek bir engel teşkil edecek. Bu durum, göçmenlerin topluma aidiyet hissetmelerini daha da zorlaştırabilir.
Bir göçmenin iş bulmak veya topluma etkin şekilde katkı sağlamak için vatandaşlığa duyduğu ihtiyaç göz önüne alındığında, bu değişikliğin günlük hayat üzerindeki etkisi daha net anlaşılabilir.
Bu tür düzenlemeler, İsveç Demokratları tarafından desteklenen sağcı hükümetin göçmenlik politikalarını daha katı bir çizgiye çekme hedefinin bir yansıması olarak görülüyor. Göçmen hakları savunucuları, bu politikaların toplumdaki göçmen karşıtı duyguları artırabileceğini ve göçmenlerin aidiyet hissini zedeleyebileceğini savunuyor.
İsveç’in güçlü insan hakları geleneği dikkate alındığında, bu politikaların daha dengeli bir şekilde ele alınması gerektiği vurgulanıyor. Göçmenlerin hikayelerini anlamak ve onların topluma katkılarını görmek, ayrımcı yaklaşımlardan kaçınılmasına yardımcı olabilir. Aksi takdirde, bu düzenlemeler yalnızca kısa vadeli güvenlik önlemleri olarak kalacak ve uzun vadede toplumsal uyumu zedeleme riski taşıyacaktır.
1 Haziran 2026’dan itibaren yürürlüğe girmesi planlanan bu değişiklikler, 2022 seçimlerinde göçü azaltma ve çete suçlarıyla mücadele etme vaadiyle iktidara gelen İsveç’in merkez sağ azınlık hükümeti tarafından önerilmiştir.
