İsviçre, dört kişiden birinin değil, dört kişiden ikisinin yabancı pasaport taşıdığı imajıyla tanınırdı. Ancak bilinen aksine bugün tablo daha da çarpıcı. 15 yaş üstü nüfusun yüzde 40’ı –yaklaşık üç milyon kişi– göçmen kökenli. Bunların 2,4 milyonu ülkeye sonradan gelen birinci nesil, 600 bini ise İsviçre’de doğan ikinci kişilerden oluşuyor.
Ülkedeki her dört kişiden biri hala yabancı pasaportlu. Doğal yollu nüfus artışının durduğu ülkede demografik motorun göç olduğu kanıtlanmış oldu. Net göç 2014-2023 arasında bir milyon kişiyi aştı: Ancak 2024’te girişler %6, net göç %15 azaldı –küresel yavaşlama ve sıkılaşan sınır kontrollerinden dolayı oranın düştüğü belirtiliyor.
EKONOMİ BAĞIMLI, SİYASET TEDİRGİN
Sağlık-sosyal hizmetler (170 bin) ve imalat (200 bin) sektörleri yabancı işgücüne bel bağlamış durumda. Turizm ve inşaatta oranlar %50’ye dayanıyor. Buna karşın İsviçre hükümeti S Statüsü olarak bilinen çalışma iznini kısıtlamayı gündemine aldı. Daha sıkı izin-yenileme koşullarının gündemde olduğu belirtildi.
AB içinden gelen yüksek eğitimli çalışanlar (özellikle İngiliz ve Almanlar) ile hizmet-inşaat hattında çalışan Portekiz, Kosova, Eritre kökenli düşük ücretliler arasındaki ayrım derinleşiyor. Araştırmalar, ikinci kuşağın dahi vatandaşlığa geçişte ve iş piyasasında büyük farklarla karşılaştığını gösteriyor.
İsviçre, 9 milyonluk nüfusunun dinamizmini göçten alırken, nitelikli-niteliksiz çıkmazı ve entegrasyon tartışmaları ülkenin siyasi gündemini şekillendirmeye devam ediyor.