Anasayfa » Kız Çocukları Davası: Adaletin ve Vicdanın Sınandığı Bir Süreç

Kız Çocukları Davası: Adaletin ve Vicdanın Sınandığı Bir Süreç

Yazar editor site
252 Görüntüleme
A+A-
Sıfırla

Kız Çocukları Davası, Türkiye’nin hukuk sistemindeki çöküşün ve adaletsizliğin en bariz örneklerinden biridir. Yaşları 13 ila 19 arasında değişen 15 kız çocuğu, sinemaya gitmek, ders çalışmak ve yemek siparişi vermek gibi olağan sosyal aktiviteleri nedeniyle terör suçlaması ile yargılanıyor. Bu dava, sadece masumiyetin değil, çocuk haklarının ve insan haklarının da derin bir kriz içinde olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin hukuk sisteminde yaşanan dramatik çöküşün en çarpıcı örneklerinden biri olan Kız Çocukları Davası, yaşları 13 ila 19 arasında değişen 15 kız çocuğunun, olağan hayat rutinlerinden dolayı yargılanmalarını konu ediniyor. Ders çalışmak, sinemaya gitmek, yemek siparişi vermek gibi sıradan eylemler, Türkiye’nin KHK’lı bireylerine ve onların ailelerine yönelik sert baskı politikasının bir sonucu olarak terör suçu kapsamında değerlendiriliyor. Bu dava, sadece hukuk sistemi değil, insan hakları ve çocukların temel haklarına dair derin bir krizin habercisi.

Suç mu, Sosyal Yaşam mı?

Kız Çocukları Davası, kamuoyunun vicdanını derinden yaralayan bir dava olarak dikkat çekiyor. İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, kız çocuklarının suçu, sinemaya gitmek, bowling oynamak ve Yemek Sepeti’nden sipariş vermek gibi günlük sosyal aktiviteler. Davanın iddianamesine baktığımızda, akıl almaz suçlamalar dikkat çekiyor: Kızların “ders çalışmaları,” “bir araya gelmeleri” ve hatta “kitap okumaları” bile suç olarak değerlendirilmiş. Savcının çocuklara yönelttiği sorular arasında, “Neden bir araya gelip ders çalıştınız, kitap okudunuz, yemek yediniz?” gibi akıl dışı ifadeler yer alıyor. Bu çocuklar, hayatlarının en masum yıllarını yaşarken, onları terör örgütü üyesi olarak damgalamak, sadece adalet sisteminin değil, toplumsal vicdanın da iflas ettiğini gösteriyor.

Suçlamalar ve Tepkiler

Sosyal medya platformlarında geniş yankı bulan davaya tepkiler çığ gibi büyüyor. Twitter’da #KızÇocuklarıDavası etiketiyle paylaşılan gönderilerde, toplumun geniş kesimleri bu absürt suçlamalara karşı çıkıyor. Sanatçı Hilal Nesin ve Gelecek Partisi Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün gibi isimler, çocukların bu şekilde yargılanmasını eleştirirken, adalet duygusunun ayaklar altına alındığını vurguluyor. Özellikle Sema Silkin Ün, “Reşit bile olmayan bir kız evladını mahkemeye çıkartarak, hapse atmaya yeltenerek mi terörle mücadele edilecek?” diyerek, davanın adaletle uzaktan yakından alakası olmadığını ifade ediyor.

Daha da trajik olanı ise, savcının delil olarak sunduğu telefon tapelerindeki saçmalıklar. Bir annenin, çocuğu için çiğ köfte siparişi vermesi bile terör suçu olarak gösteriliyor. Bu noktada kamuoyunda, “bir baba ile oğlunun para sıfırlama tapesine dokunulmazken, çiğ köfte siparişi vermek nasıl terör suçu sayılabilir?” sorusu haklı olarak yükseliyor.

Sonuç: Adaletsizlik ve Zulüm Göstergesi Olarak Kız Çocukları Davası

Bu dava, sadece kız çocuklarını değil, tüm toplumu susturmak, sindirmek ve kriminalize etmek için kullanılan acımasız bir araçtır. 13-17 yaş arası çocukların sinemaya gitmek, ders çalışmak gibi temel haklarını terör suçlamasıyla yargılamak, adalet sisteminin kara bir lekesidir. Bu utanç verici dava, hukukun adaletten nasıl koparıldığını, yasaların nasıl keyfi bir şekilde büküldüğünü gözler önüne seriyor. Bir ülkenin adaleti, en zayıflarını ve en masumlarını koruyabildiği ölçüde değerlidir; oysa Türkiye’de adalet, bu çocuklara karşı bir silah olarak kullanılmaktadır.

Kız çocuklarının yeri mahkeme salonları değil, eğitim gördükleri okullardır. Onları terörist ilan etmek, vicdanları körelmiş bir sistemin sonucudur. Devletin, büyüklere olan kinini çocuklardan çıkarmaya çalışması, yalnızca adaletsizlik değil, insanlık dışı bir zulümdür. Savcıların ve hakimlerin ellerinde oyuncak haline gelen bu çocuklar, bir gün hak ettikleri özgürlüğe kavuşacaklar; ancak bu hukuksuzluğu sürdürenler, işledikleri bu ağır suçu tarih ve insanlık önünde asla temizleyemeyeceklerdir.

Türkiye, adalet sistemini geri döndürmek ve bu rezalete bir son vermek zorundadır. Bugün masum çocukları yargılayan bu sistem, yarın her bireyi hedef alabilecek tehlikeli bir hukuksuzluk çarkına dönüşmüştür. Bu çocukların serbest bırakılmaları ve devlet eliyle yapılan bu zulmün bir an önce son bulması gerekmektedir. Aksi halde, bu sistem, kendi adaletini yok eden ve toplumu karanlığa sürükleyen bir mekanizmaya dönüşmüş demektir.

Bu utanç verici davanın sürdürülmesi, Türkiye’de adaletin ve vicdanın öldüğünün en acı göstergesidir. Masum çocuklar üzerinden sürdürülen bu zulüm, sadece hukuk tarihine değil, insanlık tarihine de kara bir leke olarak kazınacaktır.


Uyarı

Bu sitede yayımlanan makaleler, sitemize ait olup izinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz, kaynak gösterilmeden yayımlanamaz.
Ayrıca hukuki sorumluluk içermez, bu bilgileri kullanarak yapacağınız işlerden doğacak sonuçlardan sorumluluk kabul edilmemektedir. Hukuki mağduriyet yaşamamanız için bir hukuk bürosuna veya bizlere ulaşınız.

#KızÇocuklarıDavası, #Adalet, #Adaletsizlik, #Masumiyet, #TerörSuçlaması, #ÇocukHakları, #HukukSkandalı, #Vicdan, #İnsanHakları, #KHK

Benzer Yazılar

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Politikası

Gizlilik Politikası