Donald Trump’ın göreve dönüşünün ardından Amerika Birleşik Devletleri, onlarca yıldır sürdürdüğü geleneksel mülteci kabul programında köklü bir revizyona gitti. Yeni yönetim, yıllık mülteci kabul kotasını önemli ölçüde düşürerek 7 bin 500 kişi ile sınırlarken, programın odak noktasını da değiştirerek “beyaz Güney Afrikalılar” gibi belirli bir demografik grubu önceliklendiren yeni bir yönelim içine girdi.
Trump siyasetinin ilk döneminde de sıkılaştırılmış olan mülteci politikaları, bu dönemde daha da katı hale geldi. “Amerika’nın güvenliği ve çıkarlarını önceliklendirme” gerekçesiyle yönetilen yönetim, on yıllardır dünyanın dört bir yanındaki savaş, zulüm ve çatışma bölgelerinden umudu olmuş Yeniden Yerleştirme Programı’nı geçici bir süre için durdurdu. Bu karar, binlerce kişinin hayatını askıya alırken, ailesine kavuşmayı bekleyen birçok kişi için de büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
IRKSAL VE SİYASİ ZULME UĞRAYAN GRUP
Yeni politika sadece sayısal bir kısıtlama olarak görülmüyor. Yönetimin, mülteci kabul kriterlerini değiştirerek, özellikle Güney Afrika’dan gelen beyaz çiftçileri ve onların çocuklarını “ırksal ve siyasi zulme uğrayan bir grup” olarak tanımlamaya başlaması, uluslararası camiada ve insan hakları çevrelerinde sert tepkilere neden oldu.
İltica ve göçmenlik hukuku uzmanları, bu durumun Güney Afrika’daki “toprak reformu” tartışmaları ve “çiftlik baskınları” gibi olayların belirli bir kesim tarafından “beyaz soykırımı” olarak yansıtılmasıyla bağlantılı olduğunu belirtiyor. Ancak Güney Afrika hükümeti ve birçok bağımsız analist, “beyaz soykırımı” iddialarını sürekli olarak yalanlıyor ve bunun gerçekleri yansıtmadığını vurguluyor.
“SİVİL ÖLÜM” ARGÜMANI
Bazı çevreler ve aktivist gruplar, bu kişilerin “Sivil Ölüm” statüsü altında değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu hukuki argüman, bir bireyin vatandaşı olduğu ülkede, temel haklarından sistematik olarak mahrum bırakıldığı ve devlet tarafından korunmadığı iddiasına dayanıyor. Yeni yönetim, bu argümanı Güney Afrikalı başvuru sahipleri için yasal bir dayanak olarak kullanmaya hazırlanıyor.
İlk grup mülteci, söz konusu program kapsamında geçtiğimiz aylarda ABD’ye ulaşmıştı. Ancak programın şu anki geçici durdurulması, gelecekte kimlerin “mülteci” statüsü alacağı konusunda belirsizliği artırıyor. Bu durum, ülkenin geleneksel olarak “ırk, din, milliyet, belirli bir sosyal gruba üyelik veya siyasi düşünce” temelinde zulüm görme korkusu taşıyan herkese kapısını açan evrensel mülteci tanımından radikal bir sapma olarak yorumlanıyor.