Anasayfa » NAZİLERDEN GÜNÜMÜZE ALMANYA’YA İLTİCA – I

NAZİLERDEN GÜNÜMÜZE ALMANYA’YA İLTİCA – I

Yazar Habereditor
78 Görüntüleme
A+A-
Sıfırla
Almanya'ya iltica_I

Almanya… Kimine göre ‘gurbet’ , kimine göre ‘umut’ oldu yıllarca. Özellikle Türkler için 1960’larda başlayan işçi göçüyle tanıdık bir tablo. Bavullar, tren istasyonları ve yeni bir hayatın hayali… Ancak bu tablo yıllar içinde değişti. Yugoslavya’nın dağılması, Suriye’deki savaşın yarattığı fırtınayla birlikte Almanya, kimilerine göre ‘hicret’ kimilerine göre sığınılacak bir ‘liman’ oldu.

Binlerce mülteci, sırtında yaşadığı zulmün yüküyle, bu sosyal devletin kapısını çaldı. Peki nasıl oldu da bir zamanlar ‘misafir işçilerin ülkesi, dünyanın en çok iltica başvurusu alan ülkelerinden biri haline geldi? Cevap, Nazi travmalarından Soğuk Savaş propagandalarına, 90’ların ırkçı saldırılarından günümüzün siyasi gerilimlerine uzanan çalkantılı bir tarihin içinde saklı…

II. Dünya Savaşı’nın ardından Almanya, Nazi rejiminin yol açtığı insani felaketlerden ders çıkararak iltica hakkını anayasasında güvence altına aldı. 1949 tarihli Alman Anayasası’na (Grundgesetz) eklenen bir maddeyle “siyasi takibata uğrayanlar iltica hakkından yararlanır” denilerek, zulüm gören bireylere koşulsuz sığınma imkânı tanındı​. Bu düzenleme, savaş yıllarında başka ülkelere sığınmak zorunda kalan Almanların deneyimleri ve “bir daha asla” diyerek ifade edilen toplumsal kararlılığın bir sonucuydu. Böylece Almanya, dünyada iltica hakkını temel bir insan hakkı olarak tanıyan öncü ülkelerden biri haline geldi.

1949: Anayasada Yeni Hak

II. Dünya Savaşı’nın ardından, Nazi döneminde yaşanan zulümler ve savaş sırasında yaşanan mülteci krizleri, Almanya’da iltica hakkının anayasal bir güvenceye kavuşmasına zemin hazırladı. 1948’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde iltica hakkı bir insan hakkı olarak tanımlandı. Bir yıl sonra, 1949’da Federal Almanya Cumhuriyeti’nin Anayasası’na “siyasi takibata uğrayanlar iltica hakkından yararlanır” maddesi eklenerek, Almanya, siyasi zulüm görenlere evrensel bir iltica hakkı tanıyan birkaç ülkeden biri haline geldi.

Ancak, bu hakkın kapsamı Anayasa yazım sürecinde tartışmalara yol açtı. İlk taslakta iltica hakkı yalnızca Almanya vatandaşlarına verilmesi öneriliyordu. Yalnızca özgürlük, demokrasi ve dünya barışına katkı sağlayanlar için bir hak tanınması öngörülüyordu. Ancak, Sosyal Demokrat Carlo Schmid ve Hristiyan Demokrat Hermann von Mangoldt gibi isimlerin itirazlarıyla, iltica hakkı tüm dünya halklarına açık hale getirildi.

Soğuk Savaş Dönemi: İltica Sembolü

Almanya’nın Anayasasında iltica hakkı bulunmasına rağmen, Soğuk Savaş yıllarında bu hak daha çok bir sembol olarak kullanılıyordu. Batı Almanya, komünist Doğu Avrupa’dan kaçanlar için iltica hakkını bir propaganda aracı olarak kullandı. Sovyetler Birliği’nin denetimindeki Doğu Almanya vatandaşları teknik olarak iltica başvurusu yapmadan, doğrudan Batı Almanya’ya kabul ediliyordu. Bu dönemde iltica başvuruları sayıca düşük kalırken, Batı Almanya’ya sığınanlar çoğunlukla Latin Amerika ve Doğu Avrupa’daki baskıcı rejimlerden kaçan siyasi mültecilerdi.

Almanya’da iltica hakkının uygulamadaki ilk yıllarında bu haktan yararlanan kişi sayısı oldukça sınırlıydı. 1950’ler ve 1960’larda, Soğuk Savaş’ın da etkisiyle, Batı Almanya’ya sığınanların büyük kısmını Doğu Bloku ülkelerinden gelen politik mülteciler oluşturuyordu. Yıllık iltica başvuruları bu dönemde birkaç bin ile sınırlı kaldı; hatta 1970’lerin ortasına dek yıllık başvuru sayısı 20 binin altında kalmıştı​. Dolayısıyla iltica hakkı, o yıllarda kamuoyunda tartışmalı bir konu olmaktan ziyade, Nazi döneminin aksine Almanya’nın demokratik ve insani duruşunu simgeleyen bir ilke olarak görüldü.

1980’ler: Başvurular Artıyor ve Kamuoyu Gergin

1980’li yıllara gelindiğinde, dünyadaki siyasi çalkantılar ve çatışmalar Almanya’ya yönelen iltica başvurularının belirgin biçimde artmasına yol açtı. 1980 yılında iltica talebinde bulunanların sayısı ilk kez 100 bini aşarak rekor düzeye ulaştı​. İran Devrimi, Doğu Bloku’ndaki huzursuzluklar ve 1980 askeri darbesi sonrasında Türkiye’den kaçan bazı siyasi gruplar gibi gelişmeler bu artışın nedenleri arasındaydı. Başvurulardaki dalgalanma 1980’lerin ortasında da devam etti; o dönemde birçok sığınmacı, Doğu Almanya üzerinden Batı Almanya’ya geçiş yapıyordu. 1986’da Doğu ve Batı Almanya yetkilileri arasında varılan bir anlaşmayla bu güzergâh kapatıldı ancak küresel mülteci akınları durmadı. Nitekim 1988 yılına gelindiğinde iltica başvurularının sayısı yeniden 100 bin sınırını aştı​.

Başvuruların artışı, Alman kamuoyunda ve siyasetinde iltica hakkının kapsamına dair hararetli tartışmaları da beraberinde getirdi. Bir yandan insan hakları savunucuları ve kilise gibi kurumlar, ülkenin tarihsel sorumluluğunu hatırlatarak iltica hakkının kutsallığını vurguluyordu. Diğer yandan bazı siyasetçiler ise iltica sisteminin “suistimal edildiğini” öne sürmeye başladı. Muhafazakâr çevreler, özellikle ekonomik gerekçelerle gelen sığınmacıların artmasından endişe ediyor ve iltica hakkının koşulsuz olmasının Almanya’yı “çekim merkezi” haline getirdiğini savunuyordu. 1980’lerin sonlarına gelindiğinde, iltica hakkının anayasadaki şekliyle sürdürülüp sürdürülmemesi ülkenin önemli siyasi gündem maddelerinden biri haline gelmişti.

1980’lerin sonunda Almanya, dünya çapındaki siyasi krizler nedeniyle yoğun bir mülteci akınıyla karşı karşıya kaldı. Artan başvurular, kamuoyunda ve siyasette hararetli tartışmalara yol açarken, ülkedeki siyasi dengeleri değiştirmeye başladı. Bu gelişmeler, Almanya’nın iltica politikalarını yeniden gözden geçirmesini zorunlu kılacaktı. İltica sistemindeki bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğini, 1990’larda ülkeyi bekleyen rekor başvuru dalgasını ve bu durumun yol açtığı anayasal değişiklikleri serimizin ikinci bölümünde ele alacağız.

Benzer Yazılar

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Politikası

Gizlilik Politikası