Anasayfa » Mülteciler için “Önce Almanca” politikası işgücü krizini derinleştiriyor

Mülteciler için “Önce Almanca” politikası işgücü krizini derinleştiriyor

Yazar Habereditor
146 Görüntüleme
A+A-
Sıfırla
Önce Almanca politikası

Almanya’da mültecilerin iş gücüne katılımı çoğu zaman dil kurslarına bağlı kalarak erteleniyor; halbuki birçok sektör, temel düzey çalışanlara acil olarak ihtiyaç duyuyor. Bu durum, dil eğitiminin ‘önce ama sonra’ anlayışının doğruluğunun tartışılmasına neden oluyor.

Çalışma Bakanı Bärbel Bas’ın, “Almanca bilmeyenleri kim işe alır?” şeklindeki açıklaması, sektör temsilcilerinin tepkisini çekti. Oysa lojistik, perakende ve hizmet sektörlerinde binlerce şirket, dil becerisi aranmaksızın acil personel arıyor. Mültecilerin çoğu, özellikle savaş sonrası gelenler, işe başlamak için yardımcı olarak çalışmaya başlıyorlar. Almanya’nın lojistik, perakende ve hizmet sektörlerinde ciddi personel sıkıntısı yaşanırken, bu çalışanlar hayati önem taşıyor. Örneğin DHL, 2015’ten bu yana 30 binde fazla mülteci istihdam etti. Bu kadar çalışanın olmaması durumunda teslimatlar tamamen sekteye uğrayabilirdi.

HEDEF JOB-TURBO İLE İŞ İMKANI

Ancak sistemde ciddi tıkanmalar da mevcut. Dil kursları çoğu zaman başlamıyor ya da yetişkin eğitimi konusunda ciddi altyapı sorunları yaşanıyor. Fiyatlar, öğretmen eksikliği ve bürokratik engeller kursların gecikmesine neden oluyor. Bu sebeple, iş gücüne katılım yıllarca ertelenebiliyor ve bu da hem sosyal bütçeler hem de uyum politikaları açısından sürdürülemez bir hal alıyor.

Son yıllarda devreye alınan ‘Job-Turbo’ gibi programlar, mültecilerin iş bulma süreçlerine hız kazandırmayı hedefliyor. Ancak bu programların başarı oranları sınırlı. Örneğin Ukraynalı mülteciler için 225 bin başvuru karşısında sadece 5 bin 400 işe yerleştirme yapılabilmiş durumda. Bu da sürdürülebilirlik konusunda soru işaretleri doğuruyor.

PRATİK İÇİNDE ÖĞRENME

Öte yandan, Federal İş Kurumu’nun bazı yöneticileri, mültecilerin kusursuz Almanca bilmesinin şart olmaması gerektiğini savunuyor. Onlara göre, pratik içinde öğrenme — yani iş sırasında dilin gelişmesinin sağlanması — çok daha etkili bir yaklaşım. Örneğin Continental firmasında uygulanan bir modelde, mülteciler hem iş deneyimi kazanmakta hem de mesleki anlamda dil öğreniyorlar.

Almanya, dil kurslarını ve entegrasyonu birbirine zincirleyen bir yaklaşım yerine, işe başlama ile birlikte öğrenmeye olanak tanıyan esnek modeller geliştirmeli. Aksi halde, hem kişilerin topluma kazandırılması hem de işgücünün ihtiyaç duyulan alanlarda karşılanması aksar.

Benzer Yazılar

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Politikası

Gizlilik Politikası