Anasayfa » ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ: MALCOLM X VE AfD 

ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİ: MALCOLM X VE AfD 

Yazar Habereditor
258 Görüntüleme
A+A-
Sıfırla
Malcolm X

Bugün, 21 Şubat. Malcolm X’in ölüm yıldönümü. Tam 60 yıl önce, sahneye son kez çıktığında, hayatı boyunca karşı durduğu adaletsizliklerin bedelini en ağır şekilde ödeyeceğini bilmiyordu. O gün, konuşmasını yapmak için New York’ta sahneye çıkarken, özgürlük mücadelesine duyduğu inanç gözlerinde yanıyordu. Ancak nefreti kendine ilke edinmişler, onu susturmak için çoktan harekete geçmişti. Kalabalığın arasından yükselen silah sesleri, yalnızca bir insanı değil, baskıya başkaldıran bir sesi hedef almıştı. Malcolm X’in öldürülmesi, bir son değil, özgürlüğe duyulan inancın daha da gürleşerek yankılanacağı bir başlangıçtı. 

Malcolm X, Amerikan toplumunda ayrımcılığa karşı verdiği mücadelede keskin söylemleriyle dikkat çeken bir figürdü. 21 Şubat 1965’te, New York’ta bir konuşma yapmak üzere sahneye çıktı. Hamile eşi ve küçük çocuklarının gözleri önünde 21 kurşunla vurularak hayatını kaybetti. Onun ölümü, ırkçılığa ve insan hakları tarihine işlenmiş bir dönüm noktası oldu. 

Malcolm’un değişimi, mücadelesinde en önemli kavramlardan biri olan “öğrenme ve dönüşüm” sürecini yansıtır. Başlangıçta sert söylemleriyle ayrımcılığa karşı daha radikal bir tavır takınsa da, özellikle Hac ziyareti sonrası farklı ırklardan Müslümanlarla tanışması, ona insan hakları mücadelesinin daha kapsayıcı olabileceğini gösterdi. Artık siyahların yalnızca beyazlardan ayrılması gerektiğini savunmuyor, aksine tüm insanlığın eşit haklara sahip olması gerektiğini vurguluyordu. 

Malcolm X’in mücadelesi sadece Amerika’daki ırkçılıkla sınırlı değildi. Küresel bir hareketin parçası olarak, Afrika ve Orta Doğu’daki adaletsizliklere de dikkat çekiyordu. Güney Afrika’daki apartheid rejimi, Filistin halkının yaşadığı baskılar ve dünya genelindeki sömürgeci politikalar onun perspektifinde yer alıyordu. Bu nedenle yalnızca ABD için değil, dünya çapında ezilen halklar için bir sembol hâline geldi. 

DÜNYADA ARTAN ÖTEKİLEŞTİRME 

Avrupa genelinde artan yabancı düşmanlığı ve aşırı sağın yükselişi, özgürlükleri tehdit eden bir dalganın habercisi gibi. Alternatif für Deutschland (AfD) gibi partiler, Malcolm X’in karşı durduğu ayrımcılığın yeni bir yüzü olarak karşımıza çıkıyor. 

Son yıllarda AfD’nin göçmen karşıtı ve yabancı düşmanı söylemleri büyük bir destek kazandı. Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında inşa ettiği hoşgörü ve demokratik değerler, şimdi ciddi bir sınavdan geçiyor. Ancak bu eğilim sadece Almanya’ya özgü değil; Fransa’dan İtalya’ya, Macaristan’dan ABD’ye kadar birçok ülkede aşırı sağ hareketler yükseliyor ve göçmenleri, azınlıkları ve ötekileştirilen toplulukları hedef alıyor. 

Almanya’daki seçimlerin ardından, AfD’nin daha fazla güç kazanması durumunda toplumsal huzursuzlukların artması muhtemel. Göçmenler üzerindeki baskılar, nefret suçlarının artışı ve demokratik değerlere yönelik saldırılar hız kazanabilir. Bu durum, Malcolm X’in zamanında vurguladığı gibi, yalnızca etkilenen azınlıklar için değil, toplumun tümü için bir tehdit oluşturacaktır. 

Ancak bu süreç yalnızca Batı’ya özgü değil. Türkiye’de Suriyeli mültecilere ve Afgan göçmenlere karşı artan nefret söylemleri, Orta Doğu’da mezhepsel gerilimler, Myanmar’da Budist milliyetçiliğinin Rohingya Müslümanlarına karşı uyguladığı soykırım ve Çin’in Uygurlara yönelik baskı politikaları, baskının ve ayrımcılığın sadece bir kıta veya ideoloji ile sınırlı olmadığını gösteriyor. 

Malcolm X’in mücadelesi, dünya genelinde yükselen bu ayrımcılık ve yabancı düşmanlığına karşı bir ders niteliğinde. O, ölümünden sonra daha da güçlü bir figüre dönüşerek, insan haklarının pazarlık konusu olamayacağını tüm dünyaya kanıtladı. Onun idealleri bugün Black Lives Matter hareketinden Avrupa’daki mülteci hakları savunucularına kadar birçok insan hakları mücadelesinde yaşamaya devam ediyor. 

Almanya’daki seçimler, aşırı sağın kazandığı her mevzinin yalnızca göçmenleri değil, demokratik düzenin kendisini de tehdit ettiğini gösteriyor. 1930’larda Almanya’da yaşanan tarihsel yanılgının tekrar edip etmeyeceği kritik bir soru. Ancak bu sorunun yanıtı yalnızca sandıktan çıkan sonuçlarda değil, toplumsal reflekslerde ve direnişte gizli. 

Almanya ve dünya genelinde ırkçılığa, ayrımcılığa ve baskıya karşı verilen mücadelede Malcolm’un mirasının izleri hâlâ var. Demokrasi, insan hakları ve eşitlik için verilen savaşın bedeli her dönemde ödeniyor. Bu bedeli ödemeye hazır olanların sesleri kesinlikle susturulamaz. 

Benzer Yazılar

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Politikası

Gizlilik Politikası