Yazar: İlticahaber
Avrupa’nın mülteci politikası, son yıllarda karmaşık bir hukuki labirente dönüştü. Suriyeli mültecilerin durumu, bu labirentin en çetrefilli köşelerinden birini oluşturuyor. Bir yanda insani değerler, diğer yanda siyasi ve ekonomik kaygılar arasında sıkışan AB ülkeleri, çözümü zor bir denklemle karşı karşıya.
Almanya’nın 47 bin Suriyelinin sığınma başvurusunu dondurması, bu karmaşık tablonun en çarpıcı örneği. AB mevzuatı, üye ülkelere böyle bir hak tanısa da uygulamanın sınırları belirsiz. Her başvurunun bireysel değerlendirilmesi gerekiyor, ancak Suriye’deki belirsiz durum, bu sürecin nasıl işleyeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Almanya’daki WDR Cosmo’ya açıklamalarda bulunan göç uzmanı Prof. Dr. Murat Erdoğan bu geri göndermelerin gerçekleşmesinin zor bir ihtimal olduğunu belirterek, “Göçün doğasında kalıcılık var. Suriye’de yarın ne olacağını kestirmek mümkün değil” diyor.
Geri gönderme kararları ise hukuki açıdan tam bir kafa karışıklığı. Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri olan “geri göndermeme” prensibi, kişilerin hayatlarının tehlikede olabileceği ülkelere gönderilmemesini öngörüyor. Peki ya Suriye? Güvenli mi, değil mi?
Suriye’nin geçici Başbakanı Muhammed el Beşir, ülkelerinden bir diktatörü gönderdikleri için çok mutlu olduklarını ve bu nedenle ülkeyi terk edenlerin ülkelerine geri dönmelerini istiyor. Beşir şunu da ekliyor, “Ancak onlarca diktatörle de birlikte yaşamak istemiyoruz.” Yani bölgede uzun vadede barış içinde yaşamanın mümkün olamayacağını ortaya koyuyor.
AB Komisyonu, Suriye’ye güvenli dönüş için koşulların henüz oluşmadığını belirtiyor. Ancak bazı üye ülkeler farklı düşünüyor. Bu uyumsuzluk, AB içinde hukuki bir kriz yaratma potansiyeli taşıyor. İnsan hakları örgütleri ve BM yetkilileri de alarm zillerini çalıyor: “Suriye hala güvenli değil!”
Peki, bu hukuki kaos nasıl çözülebilir? Öncelikle, AB ülkeleri arasında ortak bir hukuki çerçeve oluşturulmalı. Geçici koruma statüsünün süresini Esad gitti diye sonlandırmamalı ve koşulları yeniden gözden geçirmeli.
Bu mesele, sadece hukuki bir sorun değil, aynı zamanda insani bir mesele. Milyonlarca insanın kaderi, bu karmaşık açıklamaların içinde şekillenmemeli. AB’nin hem değerlerini koruyarak hem de pratik çözümler üreterek bu labirentten çıkış yolu bulması gerekiyor. Bu, sadece Suriyeli mülteciler için değil, Avrupa’nın geleceği için de hayati önem taşıyor.
Prof. Murat Erdoğan, dünyada sadece mülteciler değil göçmenler de belirli bir kararlılıkla ülkelerini terk ediyorlar; bu yüzden onların bile geri dönüşünün zor olduğunu belirterek ekliyor: “Mültecilerin geri dönüş oranları yüzde 3 civarında.”
Şimdi asıl soru Suriye’deki cihatçı gruplar arasında çatışmaların yeniden alevlenmeye başlamasıyla ülkeden başka bir göç dalgasının yaşanması durumunda Avrupa ülkeleri buna nasıl karşılık verecek?