Almanya’da Şansölye Friedrich Merz liderliğindeki yeni siyah-kırmızı koalisyon hükümeti, göç politikasında somut adımlar atmaya devam ediyor. Bu kapsamda, bir önceki hükümet tarafından getirilen ve halk arasında “turbo vatandaşlık” olarak adlandırılan hızlı vatandaşlık uygulaması kaldırılıyor. Özel entegrasyon başarıları gösteren kişilerin üç yıl gibi kısa bir sürede Alman vatandaşı olmasına imkan tanıyan bu model, İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt tarafından “yanlış bir yol” olarak nitelendirilmişti.
Yeni koalisyon anlaşması uyarınca, üç yılda vatandaşlık artık sadece Alman vatandaşlarıyla evli olan kişiler için mümkün olacak. Beş yıl sonunda vatandaşlığa geçiş ve çifte vatandaşlık imkanları ise olduğu gibi korunuyor.
AİLE BİRLEŞİMİNDE KISITLAMALAR
Hükümetin göç politikasındaki değişiklikleri yalnızca vatandaşlıkla sınırlı değil. İkincil koruma statüsüne sahip mültecilerin aile birleşimi, 2027’ye kadar gözden geçirilmek üzere iki yıl süreyle askıya alınıyor. Bu karar, savaş ve zulümden kaçan ancak mülteci statüsü alamamış kişilerin ailelerini yanına getirmesini zorlaştıracak.
Öte yandan, Almanya’ya yasal yollardan göç fırsatları da sunuluyor. “Fırsat Kartı” (Chancenkarte) adı verilen yeni puan sistemi, nitelikli işçilerin dil becerileri, mesleki yeterlilikleri ve deneyimlerine göre değerlendirilerek Almanya’da iş aramalarına olanak tanıyor. Bu sistem, ülkenin işgücü piyasasındaki açığı kapatmayı ve düzenli göçü teşvik etmeyi amaçlıyor.
AB İLTİCA REFORMU
Almanya’daki göç politikası değişiklikleri, Avrupa Birliği düzeyindeki daha kapsamlı bir reformun da parçası. Ortak Avrupa İltica Sistemi’ndeki (GEAS) reform, en geç 2026 yılına kadar tüm üye ülkelerde uygulamaya konulacak.
Reformun temel hedefleri arasında, AB’nin dış sınırlarında hızlandırılmış iltica prosedürleri uygulamak ve bu süreci on iki hafta ile sınırlamak var. Ayrıca, “Güvenli üçüncü ülke” kavramını gevşetmek ve sığınmacıların, kişisel bir bağları olmasa dahi, transit geçtikleri güvenli ülkelere geri gönderilebilmesinin önü açılacak. Dublin Tüzüğü’nde yapılacak değişiklikler söz konusu. AB’nin dış sınırındaki üye ülkelerin üzerindeki yükü hafifletmek için diğer ülkelerin mülteci kabul etmesini veya mali katkıda bulunması sağlanacak.
Alman hükümeti, bu reformları ulusal mevzuata aktarmak için harekete geçti bile. İçişleri Bakanı Dobrindt, özellikle sığınmacıların geri gönderileceği üçüncü ülkeyle bir “bağ” aranması şartını ortadan kaldırmak ve mevzuatı “sertleştirmek” istediklerini dile getiriyor.
BAŞVURULAR DÜŞÜYOR
Almanya’nın sıkılaştırılmış sınır kontrolleri ve yeni göç politikalarının etkisi, istatistiklere de yansımış durumda. 2025’in ilk altı ayında Almanya’ya yapılan iltica başvurularının sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık yüzde 50 oranında düşerek 65 bin 495 seviyesinde kaydedildi. Haziran 2025’te ise sadece 7 binden az başvuru yapılarak, Mart 2013’ten bu yana görülen en düşük aylık rakama ulaşıldı.
Hüküyet, bu düşüşü göç politikasındaki “dönüşün açık bir başarısı” olarak yorumlarken, Almanya artık Avrupa’da en çok iltica başvurusu yapılan ülke olma konumunu İspanya ve Fransa’ya kaptırmış durumda.