Anasayfa » ÜÇ OLAY VE SORGULANAN DEMOKRASİ

ÜÇ OLAY VE SORGULANAN DEMOKRASİ

Yazar Habereditor
77 Görüntüleme
A+A-
Sıfırla
ABD'nin demokrasisi

Donald Trump’ın başkanlığa dönüşüyle birlikte ABD’nin göçmen politikaları, insan hakları savunucularının ve hukuk çevrelerinin tepkisini çeken radikal bir dönüşüm geçiriyor. Son haftalarda yaşanan üç çarpıcı olay, bu politikaların yalnızca sınır güvenliğini değil, ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve gözaltı koşulları gibi temel demokratik değerleri de tehdit ettiğini ortaya koydu.

Filistinli Aktivistin Sınır Dışı Edilmesi

Mahmoud Khalil adlı Filistinli insan hakları savunucusu, ABD’nin Ortadoğu politikalarını eleştiren açıklamaları ve sivil toplum faaliyetleri nedeniyle sınır dışı edildi. Khalil’in avukatları, bu kararın “siyasi motivasyonlu” olduğunu ve ifade özgürlüğünün açık ihlali anlamına geldiğini vurgularken, insan hakları örgütleri olayı “tehlikeli bir emsal” olarak nitelendirdi.

Bu durum, Trump yönetiminin göçmenleri “güvenlik tehdidi” olarak çerçeveleme stratejisiyle örtüşüyor. Trump’ın kampanya vaatleri arasında, “suçlu ve terörist” olarak nitelediği göçmenlerin toplu sınır dışıları da yer alıyordu. Nitekim, göreve başladıktan sonraki iki haftada 4745 kişi sınır dışı edildi.

Yasal Korumalıya Sınır Dışı

Maryland’da yaşayan Salvadorlu Kilmar Abrego Garcia, ABD makamlarının hatalı kararı sonucu El Salvador’a geri gönderildi ve yüksek güvenlikli bir hapishaneye konuldu. Garcia’nın avukatları, müvekkillerinin yasal statüsünün göz ardı edildiğini ve bu hatanın “sistemik bir ihmali” yansıttığını belirtti. Olayın ortaya çıkması üzerine ABD Yüksek Mahkemesi, hükümete düzeltme emri verdi.

Bu vaka, göçmenlik sistemindeki denetim eksikliklerini ve keyfi uygulamaların yarattığı insani riskleri gözler önüne serdi. Özellikle Cumhuriyetçi senatörlerin desteklediği “Laken Riley Yasası” gibi düzenlemeler, suç isnadı olmasa bile göçmenlerin gözaltına alınmasına izin vererek benzer hataları artırma potansiyeli taşıyor.

ABD merkezli The Washington Post gazetesinin haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı, Tufts Üniversitesi’nde yüksek doktora eğitimi alan Türk öğrenci Rümeysa Öztürk’ün antisemitik faaliyetlerde bulunduğuna ya da bir terör örgütünü desteklediğine dair herhangi bir kanıt bulunmadığını tespit etti.

Guantanamo Göçmen Merkezine Oldu

Trump yönetimi, Guantanamo Körfezi’ndeki Göçmen Operasyonları Merkezi’ni 30.000 kişilik kapasiteyle genişletme planını açıkladı. İnsan hakları örgütleri, bu kararı “kitlesel gözaltı politikasının sembolü” olarak eleştirirken, merkezin geçmişteki işkence iddiaları ve kötü muamele vakalarıyla anılması endişeleri büyütüyor.

Benzer bir tartışma, Teksas’taki Güney Texas Aile Yerleşim Merkezi’nin yeniden açılmasıyla da gündeme geldi. CoreCivic Inc. şirketi tarafından işletilen merkez, geçmişte göçmen çocukların ailelerinden ayrılmasıyla skandala yol açmıştı. ACLU avukatı Eunice Cho, bu tesislerin “yeni bir karanlık dönemin habercisi” olduğunu ifade etti.

Trump’ın göç politikaları, yalnızca sınır güvenliğini değil, ABD’nin insan hakları karnesini de sorgulatıyor. ABD’nin 1952 tarihli 212(f) yasasını kullanarak iltica başvurularını askıya alması, uluslararası hukuk yükümlülükleriyle çelişiyor. BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin sığınma hakkını güvence altına alan maddeleri, Trump’ın “güvenlik odaklı” politikalarıyla çatışıyor.

Benzer Yazılar

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Politikası

Gizlilik Politikası