Yüksel Yalçınkaya kararı, Türkiye’de ByLock üzerinden yapılan mahkumiyetlerin hukuki dayanağını sorgulayan bir dönüm noktasıdır. AİHM’nin verdiği bu karar, sadece bireysel bir zafer değil, aynı zamanda Türkiye’de hukukun üstünlüğü için bir çağrıdır. STK’ların bildirisinden ve Dr. Gökhan Güneş’in yorumlarından yola çıkarak, adaletin nasıl yeniden inşa edilebileceğine dair kapsamlı bir değerlendirme yapmaktayız. Ayrıntılar yazımızda.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’nin 15 Temmuz sonrası uyguladığı hukuki süreçlere dair en önemli kararlardan birini Yüksel Yalçınkaya davasında verdi. Bu dava, Türkiye’de ByLock uygulamasını kullandığı gerekçesiyle yargılanan binlerce kişinin geleceğini belirleyecek bir örnek teşkil ediyor. Türkiye’de yargının siyasi baskılar altında ne derece bağımsız olduğu, bu dava ile uluslararası kamuoyunda bir kez daha sorgulanmaya başladı.
Dr. Gökhan Güneş’in de belirttiği gibi (1), Türkiye’de hukukun üstünlüğü, özellikle terör suçlamalarıyla ilgili davalarda ciddi biçimde yara aldı. ByLock gibi zayıf delillerle verilen mahkumiyet kararları, yargının tarafsızlığına gölge düşürüyor. AİHM’nin verdiği bu karar, Türkiye’nin uluslararası hukukla ne kadar uyumsuz hale geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Yüksel Yalçınkaya Davası Neden Bu Kadar Önemli?
Yüksel Yalçınkaya, bir devlet memuru olarak ByLock kullandığı gerekçesiyle haksız yere terör örgütü üyeliğinden mahkum edildi. Ancak AİHM, bu tür delillerin hukuki geçerliliğini sorguladı ve Yalçınkaya’nın yargılanma sürecinde temel insan haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Bu karar, Türkiye’deki yargı sisteminin uluslararası hukukla ne kadar uyumsuz olduğunun altını çizdi.
STK’lar tarafından hazırlanan ve Avrupa Konseyi’ne sunulan ortak bildiride (2), Türk hükümetinin AİHM kararlarını uygulama konusunda isteksiz olduğu ve bu kararları etkisizleştirmek amacıyla adım attığı açıkça belirtiliyor. Yalçınkaya kararının ardından Türkiye’de benzer suçlamalarla yargılanan binlerce insanın adalet beklentisi giderek artarken, hükümetin bu beklentiyi karşılamaktan kaçınması dikkat çekiyor.
AİHM Kararının Etkileri ve Türkiye’nin Tavrı
AİHM, Yalçınkaya kararında, Türkiye’de 15 Temmuz sonrasında uygulanan yargılamaların sistematik bir sorun haline geldiğini vurguladı. Bu karar, sadece bireysel bir davanın sonucu değil, binlerce insanın adil yargılanma hakkı için bir umut ışığı. Ancak Türkiye’nin bu kararları uygulamak yerine göz ardı etme politikası, hukukun üstünlüğüne olan güveni sarsıyor.
Dr. Gökhan Güneş, sosyal medya hesabında, Türkiye’deki bu hukuk ihlallerini detaylı bir şekilde ele alıyor ve şu ifadeleri kullanıyor: “ByLock’un tek başına delil sayılması, hukuk adına bir utançtır. Bu karar, sadece bireysel bir dava değil, tüm Türkiye’nin hukuk sistemine yöneltilmiş bir eleştiridir.” (1). Gökhan Bey’in de belirttiği gibi, bu tür davalar, Türkiye’nin uluslararası hukuk normlarına uyum sağlaması gerektiğini açıkça gösteriyor.
STK’ların Bildirgesi: Adalet Beklentisi
STK’lar tarafından hazırlanan ortak bildiride (2), Yüksel Yalçınkaya davasının Türkiye’deki hukuk sistemindeki çarpıklıkları gözler önüne serdiği ve hükümetin bu durumu düzeltmek için somut adımlar atmaktan kaçındığı vurgulanıyor. Türkiye’nin AİHM kararlarını etkili bir şekilde uygulamaması, sadece bireylerin haklarını değil, aynı zamanda uluslararası arenada hukukun üstünlüğüne olan inancı da zedeliyor.
Bildiride, Türk hükümetinin bu tür davalarda üst düzey siyasi açıklamalarla yargıyı etkisiz hale getirdiği, AİHM kararlarını uygulamaktan kaçındığı ve bu süreçte hukuki reformlar yapmadığı açıkça ifade ediliyor. Bu da Türkiye’deki binlerce mağdurun adalet beklentisini giderek zorlaştırıyor.
Bizce: Türkiye İçin Hukukun Üstünlüğü Bir Gerekliliktir
Yüksel Yalçınkaya kararı, Türkiye’nin uluslararası hukukla olan ilişkisini yeniden gözden geçirmesi gereken bir dönüm noktasıdır. Bizce, Türkiye’nin AİHM kararlarına uygun davranması, hem kendi vatandaşlarına karşı adil bir hukuk sistemi inşa etmesi, hem de uluslararası toplumda saygınlığını koruması için bir zorunluluktur.
Türkiye’nin hukukun üstünlüğüne dönmesi, ancak AİHM kararlarına saygı duyarak ve hukuki reformları hayata geçirerek mümkün olabilir. Bu, sadece Yüksel Yalçınkaya gibi bireyler için değil, tüm Türkiye halkı için bir adalet çağrısıdır.
Kaynaklar:
KAYNAK: https://x.com/drgokhangunes/status/1838982383426580983?s=48
İngilizce Metin: NGO Communication to the CM_Yüksel Yalçınkaya v. Türkiye_Application no. 15669-20
Türkçe Metin: NGO Communication_v.04.09_Final TR
Uyarı
Bu sitede yayımlanan makaleler, sitemize ait olup izinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz, kaynak gösterilmeden yayımlanamaz.
Ayrıca hukuki sorumluluk içermez, bu bilgileri kullanarak yapacağınız işlerden doğacak sonuçlardan sorumluluk kabul edilmemektedir. Hukuki mağduriyet yaşamamanız için bir hukuk bürosuna veya bizlere ulaşınız.
#YükselYalçınkayaKararı, #AİHM, #ByLock, #İnsanHakları, #TürkiyeHukuku, #AdilYargılama, #STKBildirgesi, #GökhanGüneş, #HukukunÜstünlüğü, #FETÖDavaları