Anasayfa » Zulme Karşı Protestoların Gücü: Cesaret, Dayanışma ve Hak Mücadelesi

Zulme Karşı Protestoların Gücü: Cesaret, Dayanışma ve Hak Mücadelesi

Yazar editor site
226 Görüntüleme
A+A-
Sıfırla

Deneme: Oktay Özdemir

Mağdurlar: Yalnız Değilsiniz, Direnin!

Mağdurlar için en büyük güç, hukuksuzluğu ve zulmü ifşa etmektir. Herkes bilmeli ki, adli ve idari kolluk kuvvetleri ya da yargı mensupları, bilinçsiz insanlar değillerdir. Aldıkları eğitim, bir gün işledikleri suçlardan dolayı yargılanacaklarını bilmelerini sağlar. Attıkları her imza, verdikleri her kanunsuz karar, soykırım suçu çerçevesinde bir gün karşılarına çıkacak. Bu yüzden, onlara kanunsuzluğun farkında olduğunuzu hatırlatın. Şikayet dilekçelerinizi yazın, suç duyurularınızı yapın. Çünkü her yaptığınız itiraz, gelecekte onların yargılanması için birer delil olacaktır.

Zulümle mücadele, yalnızca meydanlarda değil, hukuki süreçlerde de verilir. Mağdurlar, kanıtlarıyla, şahitleriyle, susmadan konuşmalı, haklarını savunmalıdır. Çeşitli ülkelerdeki mağdurlar, hükümetleri ve sivil toplum örgütlerini bilgilendirerek bu süreci uluslararası bir boyuta taşımalıdır. Unutmayın, siz susmazsanız, zalimler size ulaşamaz. Ve unutmayın: “Çağırdınız, işte geldik!” Bu işi organize edenler, protesto ve gösteriyi düzenleyenler, Siz de gerektiği şekilde meydanlarda en önde, salonlarda kürsüde, kamplarda mazlumların yanında, toplantılarda mikrofonla, konferanslarda sorusu olan kişiliğiyle, bu işe sahada sahip çıkmalarından dolayı, bazıları bu meselenin sadece lafını eder, ihtarından gereken dersleri çıkararak, sahada en önde olmak ve yağan yağmurlarda, karda beraber ıslanmanın gerekliliğini hatırlatırız. Bu sene 3 bin kişi sahadaydık, seneye inşallah 5-10 bin olacağız. Bu mücadele, bu dava gitgide elbet büyüyecek.


Zalimlerin Hesap Günü Gelecek

Zulümle ayakta kalmaya çalışan her hükümet, bir gün bu zulmün hesabını verecektir. Zalimler, önce medyanın sesini kısar, ardından halkı susturur. Satın alınan medya, rejimlerin en güçlü silahıdır. Ancak hiçbir baskı sonsuza kadar sürdürülemez. Bugün medya susturulsa da, yarın zulmü ifşa edecek daha güçlü sesler yükselecek. Ve unutmayın, zalimlerin en büyük yardımcısı, korkuya yenilmiş, mal mülkle susturulmuş medya, medya piyonları, yargı mensupları ve emniyet güçleridir.

Ama bilin ki, adalet bir gün gelecek. Bugün susturulanlar, yarın en yüksek kürsülerde bu zalimlerin yargılanmasını sağlayacak. Tarih, mağdurların, mazlumların, kimsesizlerin sesidir. Bu zulüm de bir gün bitecek ve zalimler elbet hesap verecek.


Yargı Mensupları: Kanunsuz Kararlar Gelecekte Kanıt Olacak

Yargı mensupları bilmelidir ki, bugün verilen kanunsuz kararlar, gelecekte zalimlerin değil, halkın yanında yer alacak bir adaletin delili olacaktır. Hükümetler gelir ve gider; ama hukuksuzlukla alınan her karar, tarihin sayfalarına kanıt olarak kazınır. Bir gün her şey geçtiğinde, adınızın onurlu bir duruşla anılmasını istemez miydiniz? Bugün imza attığınız her hukuksuz karar, gelecekte sizi yargılatacak. Tarihin doğru tarafında yer almak için şimdi, evet şimdi, bir seçim yapmanız gerekiyor.


Medya: Satılmış Medya Borazanlığı

Satın alınmış medya, halkın değil, diktatörlerin hizmetindedir. Gerçek habercilik; zulmün üzerine ışık tutmak, adaletsizliği ifşa etmektir. Yandaş medya, bu suça ortaktır. Ancak bilin ki, manipülasyon ve karalama bir gün yargılanacaktır. Candaş (objektif) medya ise zulme uğrayanların her zaman yanında olmalı, insan hakları ihlallerini tüm dünyaya duyurmalıdır. Gerçek gazeteciler, cesur olmalı ve sesini yükseltmelidir. Tarihe not düşmeli, mesleklerinin icabı cilt cilt arşiv oluşturmalı ki bugün bu hukuksuz garabet ve zulmet döneminin ardından bugünkü delilsizlikler, yapanlara karşı delil oluşturabilsin. Hiçbir şey kalmasın alemde nihan! Ey bugün susturulan, satılık medya ve satılık kalemler, yarın hem gelecek nesillerin vicdanında hem de adalet önünde hesap vermek zorunda kalacaksınız!


Bir Sözümüz de Sivil Toplum Örgütlerine: Mazlumların Yanında Olun!

Zalim rejime karşı sessiz kalmak, bu zulmün bir parçası olmak demektir. Sivil toplum örgütleri, kimlik ve ön yargılarını bir kenara bırakıp, mazlumların yanında durmalıdır. Bu rejime karşı birlik olmalı ve mağdurların sesini yükseltmelidir. Sessizlik, zulmün devam etmesine neden olur. Bu yüzden, ısrarla ve sistematik olarak mağdurların yanında olun, onların sesi olun. Görmemiş, bilmemiş gibi yapmak sizi zalimlerden korumaz, sadece mühlet kazandırır. Zalimlerin çıkarlarına ve düzenlerine dokunduğunuz an, “Ulusal Birlik ve Beraberliğimize Saldırı” “Milli İradeye Darbe” naralarıyla hedef haline gelirsiniz.


Topluma Müzmin Bir Sitem: Zalimlerin Gölgesinde Var Olmanın Bedeli

Zalimin gölgesinde yaşamayı tercih edenler, gelecekte torunlarına anlatacak bir onur hikayesi bırakabilecekler mi? Mazlumun yanında duranlar, onurlu bir duruş sergileyenler olarak anılacaklar. Ama sessiz kalanlar, zalimlerin işlediği her suça ortak olmuş sayılacaklar. Unutmayın, zulme karşı susmak, o zulmü onaylamaktır. Bilmiyoruz diyemezsiniz, bilmemeye hakkınız yok!


Uluslararası Camiaya: Adaleti Savunun!

Zulmü sadece ulusal bir mesele olarak görmemek gerek. Uluslararası camialar, sivil toplum örgütleri ve devletler bu süreci yakından izlemeli ve harekete geçmelidir. Mağdurların sesi olmak, onların haklı mücadelesini dünya sahnesine taşımak, evrensel bir görevdir. Hak adına konuşanlar, bu zulmü dünyaya duyurmalı ve zalimlerin adalete dönmeye zorlanmasını sağlamalıdır.


Entelektüellere Sesleniş: Zalimlerin Borazanı Olmayın

Entelektüellerin görevi, gerçeği söylemek ve zulme karşı durmaktır. Bugün sessiz kalanlar, yarın tarih tarafından yargılanacaktır. “Ben bir memurdum, haberim olmadı,” diyerek bu suçu örtbas edemezsiniz. Bir haksızlığa haksızlık demek bedel ister, ama bu bedel, vicdanın susturulmasından daha ağır değildir.


Zulme boyun eğmeyen bir toplumun gücü, en güçlü diktatörlükleri bile korkutur. Protestolar, sadece bireylerin öfkesinin yansıması değildir; toplumsal vicdanın haykırışıdır. Bir kişi ayaklandığında, ardında binlercesi gelebilir. Bu yüzden bazen aba altından sopa göstererek, bazen kendi çıkarları ve güçleri tehlikeye girdiği için vatan, millet, bayrak, din, iman gibi değerlerin hedef alındığını lanse ederek, bazen hapse atarak, bazen yokluğa ve tecride maruz bırakarak, bazen de sosyal; hatta biyolojik soykırımla caydırıcılık ve baskı kurmaya çalışırlar. Tanıdık geldi mi? Bu bir kıvılcım değil, bir yangının başlangıcı olmalıdır. Ve bu yangın, zulmün karanlığını aydınlatan bir direniş ateşine dönüşmelidir. Her baskıcı rejim iyi bilir ki, halklar birleştiğinde hiçbir zulüm onları durduramaz. Direniş; cesaretin ve özgürlüğün sembolüdür. İşte bu direnişin gücünü oluşturan 10 temel etkiden bahsedelim şimdi:

Protestoların 10 Güçlü Etkisi:

1. Zalimlerin en büyük silahı korkudur, ama cesaret, korkuyu parçalayan bir kalkan gibidir. Bir kişi direnişe geçtiğinde, başkalarına da sirayet ederek birlik ve beraberliği ateşleyebilir. Çünkü cesaret bulaşıcıdır. Bir kişi ayağa kalktığında, diğerleri onu takip eder. Protestolar, sadece bir grup insanın bir araya gelip bağırması değildir; vicdan meditasyonu da değildir. Korku duvarlarının yıkıldığı, halkın gücünü hissettiği anların bütünüdür. Her bir eylem, korku virüsünün köklerini kurutan bir kapsüldür.

2. Zulüm altında ezilen halk, adaletin peşine düştüğünde uyanır ancak. Toplum, haksızlıklara karşı duyarsız kalamaz hale gelir. Bugün Türkiye’de genetiğiyle oynanmış yargı sistemi bile adli idari meselelerde işlemez durumda olduğu durumlarda bile -herkesin malumu olarak- sosyal medyada gelen tepkiler üzerine aksiyon alabiliyor. Bugün evet, toplum zaten KHK için harekete geçmeyebilir, zaten vicdanlar ölmüş, protesto olsa ne olur olmasa ne olur, diye bakmamak lazım. Protestolar, halkın gözünü açar, vicdanları harekete geçirir. En azından hiçbir zulüm gizli kalmaz ve kalamaz. Ben bilmiyordum, dedirtmemek için dün, bugün ve gelecekte söylemek vaktidir. Her bir haykırış, zulmün üstündeki perdeyi yırtacak ve toplumu adaletsizliğe karşı bilinçlendirecektir.

3. Birlikte direnen insanların dayanışması, onlara moral ve cesaret kazandıracaktır. Dayanışma, zulme karşı tek başına savaşmanın yalnızlığını kırar. Meydanlarda bir araya gelmek, ellerin havada birleşmesi, özgürlüğün ruhunu besleyen anlar yaratır. Dayanışma; yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir direniştir.

4. Protestolar, pasif kalmayı reddeder ve harekete geçmenin fitilini ateşler. Bir kişi ayağa kalkarsa gerçekten de ardından kitleler harekete geçebilir. Direnişin en büyük etkilerinden biri de, halkı uyandırmak ve pasif direnişi aktif bir başkaldırıya dönüştürmektir. Artık kimse geri durmamalı, herkes bu mücadelenin bir parçası olmalı.

5. Zulüm sadece ulusal bir mesele değildir; protestolar bu gerçeği tüm dünyaya taşır. Dünya, bu haykırışlara kayıtsız kalamaz. Uluslararası destek, baskıcı rejimleri sarsan en büyük etkenlerden biridir. Protestolar, küresel bir dayanışma hareketine dönüşür. Bu da diktatörlerin en büyük korkusudur: Zulüm sınırları aşar ve tüm dünyada yankı bulur.

6. Protestolar, baskıcı rejimlerin meşruiyetini yerle bir eder. Her eylem, zalimlerin tahtını biraz daha sarsar. Protestolar devam ettikçe rejimler halkın öfkesine daha fazla dayanamaz. Tarih, halkın ayağa kalktığı her anın, bir rejimin sonunu getirdiğini defalarca göstermiştir.

7. Protestolar, zalimlerin saklamaya çalıştığı insan hakları ihlallerini açığa çıkarır. Zulüm ve baskının üzerindeki örtü yırtılır. Her slogan, her pankart, yıllarca örtbas edilen gerçekleri gün yüzüne çıkarır. Protestolar, adalet arayanların en güçlü silahıdır.

8. Protestolar, gençlerin geleceği şekillendirme gücünü eline almasını sağlar. Gençler, adaletsizliğe karşı susmamanın, direnişin ve cesaretin ne kadar değerli olduğunu öğrenirler. Bu hareketler, geleceğin liderlerini yaratır. Gelecek, bu direnişlerin verdiği ilhamla kurulur.

9. Zalimler, halkı korkuyla yönetmeye çalışır. Ancak protestolar, bu korkuyu kırar. Bir araya gelen insanlar, korkunun sadece bir yanılsama olduğunu fark eder. Halkın birleştiği yerde korku yok olur, cesaret hüküm sürer.

10. Protestolar, sadece mevcut düzeni yıkmaya çalışmaz; aynı zamanda daha adil bir geleceğin nasıl inşa edileceğini de gösterir. Birlikte hareket eden insanlar, çözüm yolları bulur ve adaleti tesis etmek için alternatifler geliştirir. Protestolar, yıkıcı değil, kurucu bir güce sahiptir. Asla anarşi değildir.


Uyarı
Bu sitede yayımlanan makaleler, sitemize ait olup izinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz, kaynak gösterilmeden yayımlanamaz.
Ayrıca hukuki sorumluluk içermez, bu bilgileri kullanarak yapacağınız işlerden doğacak sonuçlardan sorumluluk kabul edilmemektedir. Hukuki mağduriyet yaşamamanız için bir hukuk bürosuna veya bizlere ulaşınız.

#Protesto, #Dayanışma, #ZulmeKarşıDireniş, #İnsanHakları, #Diktatörlük, #UluslararasıDestek, #BirlikteGüçlüyüz, #ToplumsalFarkındalık, #GençAktivizm, #BarışçılProtesto, #Adaletİçin, #RejimlereKarşı, #KorkuyuAşmak, #HareketeGeç, #Demokrasi

Benzer Yazılar

Sitemizde, tercihlerinizi ve tekrar ziyaretlerinizi hatırlayarak size en uygun deneyimi sunmak ve sitemizin trafiği analiz etmek için çerezleri ve benzeri teknolojileri kullanıyoruz. Tamam'a veya sitemizde bulunan herhangi bir içeriğe tıklayarak bu ve benzer çerezlerin/teknolojilerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Tamam Gizlilik Politikası

Gizlilik Politikası