ABD, göçmenlik ve vatandaşlık başvurularındaki inceleme kriterlerine yeni ve tartışma yaratan bir boyut ekledi. Resmi makamlar, ülkeye kalıcı olarak yerleşmek veya vatandaş olmak isteyen bireylerin sosyal medya profillerinin ve paylaşımlarının, “Anti-Amerikan” ideolojilere sempati duyup duymadıklarını tespit etmek amacıyla daha derinlemesine ve sistematik bir şekilde taranacağını duyurdu. Bu hamle, göçmenlik politikalarını sıkılaştırmayı temel politika olarak benimseyen Trump yönetiminin en dikkat çekici uygulamalarından biri olarak kayıtlara geçti.
Kararı kamuoyuna açıklayan ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Hizmetleri (USCIS) yetkilisi Matthew Tragesser, yaptığı yazılı açıklamada, “Amerika’nın sağladığı avantajlar, ülkeyi küçümseyen ve anti-Amerikan ideolojileri destekleyenlere verilmemelidir” ifadelerini kullandı. Tragesser, “ABD’de yaşamak ve çalışmak da dahil olmak üzere göçmenlere sağlanan avantajlar bir hak değil, bir ayrıcalıktır” diyerek yeni politikanın gerekçesini ortaya koydu.
1952 TARİHLİ YASA GÜNCELLENDİ
Söz konusu genişletilmiş inceleme prosedürü, başvuru sahiplerinin oturma izni (green card) ve nihai olarak vatandaşlık taleplerinin değerlendirilmesi aşamasında devreye alınacak. Yetkililer, adayların sosyal medya platformlarındaki geçmiş paylaşımlarında, ABD karşıtı propagandanın yanı sıra, terör örgütleriyle bağlantılı nefret söylemi veya antisemitik içeriklerin izini sürecek.
Uygulama, aslında tamamen yeni bir yasal çerçeveden ziyade, mevcut bir yasanın genişletilmiş yorumu niteliğinde. ABD’nin 1952 tarihli Göçmenlik ve Vatandaşlık Yasası (INA), Soğuk Savaş döneminin ruhuna uygun olarak, komünist eğilimleri “anti-Amerikan” kabul ediyordu. Ancak İç Güvenlik Bakanlığı, geçtiğimiz Nisan ayında yayımladığı bir genelge ile bu kapsamı güncelleyerek, sosyal medyadaki paylaşımların da yasanın kapsamına alındığını ve antisemitizm veya terör gruplarına verilen açık veya örtülü destek gibi unsurların reddedilme gerekçesi olabileceğini belirtmişti.
ÜNİVERSİTE PROTESTOLARI VE VİZE İPTALLERİ İLE BAĞLANTILI
Bu gelişme, Trump yönetiminin, özellikle İsrail-Filistin meselesi bağlamında, kampüs içi protestoları hedef alan son hamleleriyle paralellik gösteriyor. Yönetim, İsrail’in Gazze operasyonlarını protesto eden öğrenci eylemlerini sıklıkla “antisemitik” olarak nitelendirmiş ve üniversite yönetimlerini bu eylemlere karşı daha sert önlemler almaya çağırmıştı.
Ocak ayından bugüne çoğunluğu kampüs protestolarına katıldığı gerekçesiyle 6 bin öğrenci vizesinin iptal edildiği ifade edildi. Yönetim, özellikle ABD’nin dış politika çıkarlarına, İsrail özelinde aykırı davrandığı düşünülen bireylere kısa süreli vize verme veya bu vizeleri sürdürme konusunda da son derece katı bir tutum sergiliyor.