Manş denizi, bu yaz yeniden dünyanın en yoğun düzensiz deniz göç rotalarından biri haline geldi. Yalnızca 1-7 Temmuz arasında 1135 kişi botlarla Dover kıyısına ulaştı. Bu, resmi kayıtlara göre yılın aynı döneminde görülen en yüksek haftalık toplam.
Ocak-Mayıs 2025’teki geçiş sayısı 14 bin 800’e ulaşarak geçen yıla oranla yüzde 42 artış gösterdi ve bot krizi ifadesi Londra-Paris hattının ana gündemine yerleşti. Fransa, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un baskısıyla sahil devriyelerini güçlendirdi. Jandarmalar şişme botları bıçaklarla patlatmaya başladı. Ancak her kesilen bot, yerini hızla yenisine bırakıyor.
Gazze’den Güney Sudan’a, Eritre’den Sri Lanka’ya uzanan kamp röportajlarında göçmenler, İngilizce dil avantajı, aile bağları ve İngiltere’de çalışıp hayat kurma hayalini vurguluyor. Bütün umutlara rağmen rota ölümcül. Yılbaşından bu yana en az 15 kişi hayatını kaybetti. 18 Nisan’daki son vakada bir erkek tıbbi müdahaleye rağmen kurtarılamadı. 2021’de 27 göçmenin öldüğü facia üzerine açılan soruşturma sürüyor ve avukatlar daha uzun arama-kurtarma yapılabilseydi can kaybı daha az olurdu diyor.
Londra’nın tartışmalı Ruanda’ya gönderme planı, seçimler sonrası rafa kalktı. Yerine “Sınır Güvenliği Komutanlığı” modeli getirildi. Ancak, caydırıcılık yerine güvenli ve yasal başvuru kanalları açılmadıkça bu akının devam edeceği yönünde herkes hem fikir. Kanal, bir yanda diplomatik pazarlıklara konu olan botlar, diğer yanda hayatta kalma umudunu yüreklerinde taşıyan binlerce insanla — 21. yüzyıl göç tartışmasının sembolü olmaya devam ediyor.
Diğer yandan İrlanda’da Institute for Strategic Dialogue’ın (ISD) yayımladığı rapora göre, Cumhuriyetçi milliyetçilerin ve Kuzey İrlandalı sadıkçı grupların ilk kez ortak bir göçmen karşıtı cephe oluşturduğunu ortaya koydu. Raporda, sınır ötesi yeni bir seferberlik altyapısının sosyal medyadan sokak eylemlerine hızla taşındığı ve İngiltere merkezli neo-Nazi ağlardan taktik destek alındığı vurgulanıyor.
