Almanya, Angela Merkel’in 31 Ağustos 2015’te kurduğu “Wir schaffen das (Başarabiliriz)” cümlesinin onuncu yılında göçmen entegrasyonunun bilançosunu çıkarıyor. Federal İstatistik Ofisi verilerine göre ülkede 2024 sonu itibarıyla 3,3 milyon koruma arayan kişi kayıtlı. Suriyeliler (710 bin) ve Ukraynalılar (1,1 milyon) listenin başını çekiyor. Sığınmacıların yaklaşık üçte ikisinin yedi-sekiz yıl içinde tam zamanlı istihdama geçtiğini vurguluyor. Özellikle erkeklerde katılım oranı Alman erkek nüfusunu geride bırakabiliyor.
DEMOGRAFİK KRİZ KAPIDA
Çalışma çağındaki nüfus 2030’a kadar 3,9 milyon daralacak. Şimdiden 1,6 milyon açık pozisyon ekonomiye yılda 100 milyar € kayıp yazdırıyor. Bu eksikliği kapatmak için 2024’te yürürlüğe giren Yeni Nitelikli Göç Yasası, ilk üç yılda kademeli vergi indirimi (%30-20-10) ve daha düşük maaş eşiği gibi teşviklerle dünyanın dört bir yanından uzman çekmeyi amaçlıyor.
Öte yandan AB’nin 11 Haziran 2024’te kabul ettiği Göç ve İltica Paktı, sınırda hızlı tarama, üye ülkelere dayanışma mekanizması ve hızlandırılmış iade prosedürleri getirerek Avrupa’daki yük paylaşımını yeniden tanımlıyor. Ancak bunu göç yönetiminde sertleşme olarak gören STK’lar hak ihlali riskine dikkat çekiyor.
SİYASİ KUTUPLAŞMA DERİN
2025 seçim kampanyasında CDU lideri Friedrich Merz, “Wir schaffen das artık geçerli değil” diyerek Merkel çizgisinden keskin kopuş sergiledi. Hükümet ise bir yandan 2025’in ilk yarısında 11 bin 807 kişinin sınır dışı edildiğini açıklayarak düzenin sağlandığı mesajı veriyor.
Erken yaşta dil desteği, kadın göçmenlerin işgücüne katılımı ve nitelik denklik süreçlerinin kısaltılmasının entegrasyonu hızlandıracağını hatırlatılıyor. Buna rağmen tablo net: Almanya’nın refahını göçmenler olmadan başarması mümkün görünmüyor.