Orta Doğu kökenli Kürt nüfus, uzun yıllardır savaşlar, siyasi baskılar ve insan hakları ihlalleri nedeniyle kitlesel göç hareketlerinin parçası oldu. Son yıllarda özellikle Türkiye, Suriye, Irak ve İran gibi ülkelerde yaşayan birçok Kürt, güvenlik ve özgürlük arayışıyla Avrupa ülkelerine iltica etmeyi seçti.
Ortadoğu’da yıllardır süren çalkantılar, Kürt kökenli halkın Avrupa’ya göçünü belirgin şekilde artırdı. Özellikle 2015 sonrasında, Suriye’deki iç savaş ve Irak’taki istikrarsızlık nedeniyle binlerce Kürt asıllı sığınmacı Avrupa ülkelerine yöneldi. 2015-2016 yıllarında yaşanan yoğun mülteci akını sırasında Suriyeli sığınmacılar arasında önemli sayıda Kürt kökenliler bulunuyordu. Bunlar IŞİD saldırıları, çatışmalar ve kimi bölgelerdeki etnik hedef almalar nedeniyle topraklarını terk etmek zorunda kalmıştı. Ayrıca, Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki ekonomik sıkıntılar ve İran’da Kürt aktivistlere yönelik baskılar da bazı Kürt bireylerin Avrupa’ya göçünü tetikleyen diğer faktörler.
Türkiye’den de benzer bir göç dalgası söz konusu. 2015’te Türkiye’de hükümet ile PKK arasındaki ateşkesin sona ermesiyle güneydoğu bölgelerinde yeniden çatışmalar başladı. Pek çok Kürt yerinden edildi. 2016’daki darbe girişimi sonrasında uygulanan sıkıyönetim ve OHAL döneminde Kürt siyasetçilere, gazetecilere ve aktivistlere yönelik geniş çaplı tutuklamalar gerçekleşti.
Bu süreç, Türkiye’den Avrupa’ya doğru ciddi bir beyin göçü ve siyasi iltica talebi artışına neden oldu. Nitekim 2016 yılından itibaren Türkiye vatandaşlarının Almanya’ya iltica başvurularında keskin bir yükseliş yaşandı. Türkiye, Suriye ve Afganistan’ın ardından Avrupa’da en çok sığınmacı gönderen ülkeler arasında yer aldı. Örneğin, 2024 yılında Avrupa’ya yapılan tüm iltica başvurularının yaklaşık %5,5’ini Türkiye oluşturdu. Bu başvuruların önemli bir bölümü, Türkiye’nin güneydoğusundaki çatışma ortamından ve siyasi baskılardan kaçan Kürt kökenliler olduğu biliniyor.
Öcalan’ın Mektubunun İltica Süreçlerine Etkisi
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın cezaevinden yaptığı çağrı, Türkiye’deki çatışma dinamikleri ve dolaylı olarak göç akışları üzerinde etkili olacaktır. Öcalan, PKK’ya yeniden silah bırakma çağrısında bulundu ve örgütün tamamen kendini feshetmesini istedi. BU çağrısı da yanıt buldu ama henüz vücud bulmadı.
Öcalan’ın “40 yıllık mücadelenin sürdürülemez hale geldiğini” belirterek yaptığı barış çağrısı, eğer karşılık bulursa, Türkiye’de silahlı çatışma dönemi sona erecek. Böyle bir gelişme, Kürt vatandaşları için ülkedeki güvenlik ortamını iyileştireceğinden, orta vadede Avrupa’ya yönelik iltica taleplerini azaltıcı etki yapabilir. Diğer yandan, çatışma ortamının sona ermesi halinde Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin Türkiye’yi daha güvenli bir ülke olarak değerlendirme ihtimali artacak ve bu da yeni iltica başvurularının kabul edilme oranlarını düşürecektir.
Almanya ve Avrupa’daki Güncel Yasal Değişiklikler
Avrupa ülkeleri, son yıllarda artan sığınmacı başvurularına karşı iltica sistemlerini yeniden şekillendirmeye yönelik bir dizi yasal düzenleme hayata geçirdi. 2015’teki mülteci krizinin ardından ortak bir politika geliştirmekte zorlanan Avrupa Birliği (AB), uzun müzakereler sonucunda yeni bir Göç ve İltica Paktı üzerinde uzlaşı sağlamıştı. 2023 sonlarında AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu tarafından ana hatları kabul edilen bu reform paketi, yani Göç ve İltica Paktı kabul edildi. Yeni düzenlemeler kapsamında, AB sınırlarına düzensiz yollardan giriş yapan kişiler için hızlı bir ön tarama süreci getirilecek.
Sınır iltica usulleri adı verilen hızlandırılmış değerlendirme mekanizmaları uygulanacak. Bu sayede, kabul şansı düşük görülen başvuruların sınırda hızla karara bağlanması ve başvurusu reddedilenlerin daha seri şekilde geri gönderilmesi hedefleniyor. Ayrıca, AB üyeleri arasında sığınmacı kabulü konusunda yük paylaşımını sağlayacak.
Almanya özelinde de son dönemde iltica ve göç mevzuatında önemli değişiklikler gerçekleşti. Alman hükümeti, bir yandan sığınma başvurularını daha hızlı sonuçlandırmak için idari tedbirler alırken, diğer yandan vasıflı işgücü göçünü kolaylaştırarak düzensiz göç baskısını azaltmayı amaçlıyor. 29 Mart 2023 yılında Almanya, Nitelikli Göç Yasası’nda reform yaparak belirli niteliklere sahip yabancıların yasal çalışma ve oturma izni almasını kolaylaştırdı.
Uzun süre ülkede “duldung” (geçici hoşgörü) ile bulunan göçmenlere belirli şartları sağlamak kaydıyla kalıcı oturum fırsatı tanıyan Kabul ve Fırsat Hakkı düzenlemesini yürürlüğe koydu. Ayrıca, iltica sisteminin suistimal edilmesini önlemek amacıyla sınır dışı işlemlerini hızlandırmaya yönelik yasal düzenlemeler de yapıldı.
Bu değişiklikler, Almanya’nın hem gerçekten korunmaya muhtaç kişileri ayırt ederek kabul etme hem de başvurusu reddedilenleri daha etkili şekilde geri gönderme politikasının bir parçası. Nitekim 2016 sonrasında Türkiye’den gelen başvuruların kabul oranlarında belirgin bir düşüş yaşandı. 2016’da Almanya, Türkiye menşeli sığınmacıların %75’ine yakınına koruma statüsü tanırken, 2023’te bu oran yaklaşık %15’e, 2024’te ise %10’un altına geriledi.
İltica Başvurularının Reddedilme Nedenleri
Avrupa ülkelerinde yapılan her iltica başvurusunun olumlu sonuçlanmadığı, aksine hatırı sayılır bir bölümünün reddedildiği biliniyor. Kürt mültecilerin yaptığı başvurular da bu genel eğilimden muaf değil. Bir iltica talebinin reddedilmesinin çeşitli sebepleri var:
Yetersiz Delil ve Kişisel Tehdit Unsuru: İltica hukukuna göre bir kişinin mülteci statüsü alabilmesi için ırkı, dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceğine dair iyi gerekçelendirilmiş bir korkuya sahip olması gerekir. Başvurucu bu korkunun makul olduğunu, kendi kişisel durumu nedeniyle ülkesinde korunamayacağını yeterli delil ve tutarlı bir hikâye ile ortaya koyamazsa başvurusu reddedilebilir.
Genel Durumun Yeterli Görülmemesi: Sadece ülkesindeki genel çatışma veya ekonomik sıkıntı, bir kişinin otomatik olarak mülteci kabul edilmesi için yeterli değildir. Örneğin, Türkiye’den gelen bir Kürt başvurucunun yalnızca “bölgedeki çatışma ortamı” gerekçesiyle iltica talep etmesi durumunda, eğer şahsen bir takibata uğramamış veya özel bir risk grubunda değilse, talebi reddedilir.
Güvenli Ülke ve Transit Geçiş: Avrupa’ya gelmeden önce güvenli bir üçüncü ülkede (örn. Türkiye üzerinden gelen bir Suriyeli Kürt için Türkiye) koruma imkânı bulduysa veya ilk ayak bastığı AB ülkesinden başka bir ülkeye geçtiyse (Dublin kuralı), başvurusu incelenmeden reddedilir.
Suç veya Terör Bağlantısı: Başvurucunun ciddi bir suç işlemiş ya da terör eylemine karışmış olması iltica talebinin reddiyle sonuçlanır. PKK gibi örgütlerle doğrudan bağlantısı olduğunun tespiti halinde de sığınma şansı düşüktür.
Alternatif Göç Yolları
İltica dışında, Kürtlerin Avrupa ülkelerine ulaşmak ve yasal statü elde etmek için başvurabileceği alternatif göç yolları da var. Bu yollar, doğrudan mülteci statüsüyle değil, farklı vize ve izin kategorileriyle Avrupa’ya giriş ve uzun vadede kalış imkânı:
Aile Birleşimi: Avrupa’da yaşayan aile üyeleri (eş, anne-baba veya çocuklar) üzerinden oturma izni almak mümkün. Örneğin Almanya’da oturum hakkı kazanmış bir Kürt mülteci, daha sonra eşini ve reşit olmayan çocuklarını aile birleşimi kapsamında yanına aldırabilir. Aile birleşimi için genellikle gelir yeterliliği ve kalacak yer gibi şartlar aranır. Bu yol, savaş ve baskı nedeniyle dağılmış ailelerin güvenli şekilde bir araya gelmesini sağlayan temel yöntemlerden biridir.
Eğitim ve Çalışma Vizeleri: Birçok Avrupa ülkesi, üniversite eğitimi veya vasıflı işgücü göçü için kapılarını kontrollü şekilde açıyor. Bir Avrupa üniversitesinden kabul alarak öğrenci vizesi ile yasal yollardan gelebilir; eğitimleri sonrasında bazı ülkelerde çalışma iznine geçiş yapma imkânı bulabilir.
Ayrıca belirli mesleklerde deneyimi ve eğitimi olan kişiler, Almanya’nın Mavi Kart (Blue Card) gibi programları veya benzeri iş gücü alım programları kapsamında bir iş teklifiyle Avrupa’ya göç edebilir. Kamyon ehliyeti olanlar, Almanya’da tır, otobüs veya minibüs şoförü olarak çalışabilir. İnşaat, sağlık, teknik meslekler (elektrikçi, tesisatçı, kaynakçı vb.) için iş fırsatları bulunuyor. Kamyon şoförleri için Almanya’da SRC yerine “Kod 95” belgesi gereklidir, bu belge Almanya’da alınıyor.
İnsani Vize ve Yeniden Yerleştirme: Bazı Avrupa ülkeleri risk altındaki bireylere istisnai olarak insani vize sağlayabilir. Bunun yanı sıra BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) aracılığıyla kamplarda bulunan savunmasız mülteciler kısıtlı kotalarla doğrudan Avrupa ülkelerine yerleştirilebilir. Kontenjanı sınırlı olsa da en güvenli göç yöntemleridir.
Sınır Dışı Edilme (Deportasyon) ve Gönüllü Dönüş
İltica sürecinin ardından sonuç alınamayınca, ülkeden ayrılmak zorunda kalınabilir. İltica talebinin reddedilmesi halinde gündeme gelen iki temel geri dönüş yolu var: zorunlu sınır dışı edilme (deportasyon) ve gönüllü dönüş.
Sınır dışı edilme, bir yabancının hukuki bir gerekçeyle bulunduğu ülkeden zorla çıkarılması anlamına gelir. Almanya gibi ülkelerde sığınma başvurusu kesin olarak reddedilen ve başka hiçbir yasal kalış hakkı bulunmayan kişiler için teorik olarak sınır dışı kararı uygulanır. Örneğin, 2024 yılında Almanya’dan sınır dışı edilenler arasında Türk vatandaşları ilk sırada yer almış ve bu yıl içinde 1.720 Türkiye vatandaşının Almanya’dan zorla geri gönderildiği açıklandı.
Sınır dışı işlemi genellikle ilgili kişinin kendi ülkesi yetkilileriyle koordinasyon içinde, polis refakatiyle uçağa bindirilerek ülkesine gönderilmesidir. Ancak pratikte, çeşitli nedenlerle her reddedilen iltica başvurucusu hemen deport edilmeyebilir; bazı durumlarda hukuki itiraz süreçleri yıllarca sürmekte veya sağlık gibi engelleyici unsurlar nedeniyle depor ertelenebilir.
Gönüllü dönüş ise, sığınmacının kendi isteğiyle ülkesine veya güvenli üçüncü bir ülkeye geri dönmesidir. Avrupa ülkeleri, gönüllü dönüşü teşvik etmek için çeşitli programlar yürütür ve maddi destek sağlar. Örneğin, Almanya’da REAG/GARP programı kapsamında kendi rızasıyla dönmek isteyenlere uçak bileti ve bir miktar para yardımı yapılır. Gönüllü dönüş, zorla gönderilmek yerine kişinin kendi planlamasını yaparak ayrılması anlamına geldiği için, dönülen ülkeye adaptasyonu da nispeten kolaylaştırabilir. Nitekim bazı Kürt sığınmacılar, iltica başvuruları reddedildikten sonra Türkiye veya Irak gibi ülkelere gönüllü dönüş yapmayı tercih etmiş; kimileri ise Avrupa’daki yaşam koşullarının zorluğu nedeniyle kendi istekleriyle geri dönmüştür.
Uygun Göç Yolları
Kürt mülteciler açısından Avrupa’ya ulaşmak ve yeni bir yaşam kurmak, zorlu bir yolculuk ve karmaşık bir süreç. İçinde bulunulan koşullar, seçilecek göç yolunun hangisinin daha uygun olduğunu belirler. Eğer kişi savaş, can güvenliği tehlikesi veya doğrudan siyasi takibata maruz kalıyorsa, en doğru seçenek uluslararası koruma talebiyle iltica başvurusunda bulunmalı. Çünkü zulüm riski altındaki bireylerin sığınma hakkı uluslararası hukuk tarafından tanınır. Ancak iltica sürecinin zorlukları ve belirsizlikleri göz önüne alındığında, her başvurunun başarıyla sonuçlanmayabileceği de unutulmamalı.
Hayati bir tehlikesi olmadan daha iyi bir gelecek arayan Kürt gençleri ve aileleri için mümkün olduğunca yasal göç yollarını kullanmak uzun vadede daha güvenli. Eğitim veya iş yoluyla Avrupa’ya gelmek, entegrasyon sürecini de kolaylaştırır. Aile birleşimi, bölünmüş aileler için vazgeçilmez bir seçenek ve bu imkânı kullanabileceklerin öncelikle bu yolu değerlendirmesi gerekir.
Can güvenliği tehdit altındaki biri için bir an önce güvenli bir ülkeye sığınmak öncelik olmalı. Güvende olup daha iyi yaşam imkânları arayan biri için planlı ve yasal göç yöntemlerini denemek daha doğru. Her durumda, riskli ve kaçak yollar yerine mümkün olan en güvenli ve düzenli rotaların seçilmesi göçmenlerin hayatlarını koruyacaktır.
Öcalan’ın mektubu sonrası Avrupa kapılarını kapatacaktır ve Kürtlerin ülkelerine dönüşü hızlanacaktır. Bunlara hazırlıklı olmak için de göç ve iltica alanlarında uzman bir danışmandan bilgi almak çok önemlidir.