(Yazar: İlticahaber)
Suriye’deki son gelişmeler ışığında, Avrupa Birliği ülkeleri mülteci politikalarını yeniden şekillendiriyor. Birçok üye ülke, Suriyeli sığınmacıların başvurularını askıya alma kararı aldı. Bu hamle hem Suriye’deki hızlı siyasi değişimleri hem de Avrupa’da yükselen sağ eğilimli partilerin göçü kısıtlama çabalarını otaya koyuyor.
2015 yılından bu yana Avrupa, tarihinin en büyük göç dalgalarından birine tanık oldu. Suriye’deki iç savaşın tetiklediği bu insani kriz, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin sınırlarını ve politikalarını derin ölçüde sarstı. Yaklaşık 4,5 milyon Suriyeli, umut ve belirsizlik dolu bir yolculukla AB topraklarına ayak bastı.
Bu göç dalgasının boyutları, AB’nin mevcut sığınma sistemlerini zorladı. 2015-2023 yılları arasında, 1.3 milyon Suriyeliye uluslararası koruma statüsü verildi. Bu rakam, AB’nin insani değerlerini koruma çabasının somut bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ancak, bu süreç AB ülkeleri için pek de kolay olmadı.
2023 yılı, Suriyeli mülteciler açısından kritik bir dönüm noktası oldu. AB’ye yapılan uluslararası koruma başvurularında Suriyeliler ilk sırada yer aldı. 180 bini aşkın başvurudan 122 bine yakını olumlu sonuçlandı. Bu oran, AB’nin Suriyeli mültecilere yönelik korumacı tutumunun devam ettiğini ortaya koydu.
Almanya, bu konuda öncü rol oynuyor. Federal Göç ve Mülteciler Dairesi (BAMF), 47 bin Suriyelinin sığınma başvurusunu dondurdu. İçişleri Bakanı Nancy Faeser, durumun henüz netleşmediğini vurgularken, bazı siyasiler daha radikal öneriler sunuyor. Hristiyan Demokrat Jens Spahn, Suriye’ye dönmek isteyenlere 1000 euro ve uçak bileti teklifini dile getiriyor.
Avusturya’da da benzer bir tutum var. İçişleri Bakanı Gerhard Karner, Suriye’ye düzenli dönüş ve sınır dışı programı hazırlanması talimatını verdi. Yunanistan ise Suriyelilerin ülkelerine dönmesini açıkça destekliyor.
Bu tablonun en dikkat çekici unsurlarından biri, Türkiye’nin rolü. AB, 2016 yılında mülteci akınını kontrol altına almak amacıyla Türkiye ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma sonucunda Türkiye, en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan ülke.
Avrupa Birliği mevzuatı ve Birleşmiş Milletler iltica hukuku, sığınma başvurularının değerlendirilmesi konusunda belirli kuralları ve standartları var. AB kuralları, üye ülkelere sığınma başvurularını askıya alma hakkı tanıyor, bu uygulamanın sınırları ve koşulları şu şekilde:
Uyumluluk: Alınan kararların AB düzenlemeleri ve uluslararası insan hakları standartlarıyla uyumlu olması zorunlu.
Bireysel değerlendirme: Her başvuru, toplu değil bireysel olarak ele alınmalı. Bu, her vakaya özgü koşulların dikkate alınmasını sağlar.
Zaman sınırı: Normal şartlarda bir sığınma başvurusunun 6 ay içinde sonuçlandırılması gerekiyor. Bazı istisnai durumlarda bu süre 9 aya kadar uzayabiliyor. Ancak, askıya alma gibi özel durumlar söz konusu olsa da bir başvurunun en geç 21 ay içinde karara bağlama şartı var.
Gerekçelendirme: Başvuruların askıya alınması için geçerli ve somut gerekçeler sunulmalı.
Geçicilik: Askıya alma kararları geçici nitelikte olmalı ve gözden geçirilmeli.
Temel hakların korunması: Bu süreçte, sığınmacıların temel hakları ve insani ihtiyaçları gözetilmeli.
İtiraz hakkı: Başvuru sahiplerine, kararlar hakkında itiraz etme ve yasal yollara başvurma hakkı tanınmalı.
Bu kurallar, sığınma hakkının temel bir insan hakkı olduğu ilkesine dayanıyor ve keyfi uygulamaların önüne geçmeyi amaçlıyor.
İnsan hakları savunucuları, Suriye’deki durumun hala belirsiz olduğunu ve yaşam koşullarının normalleşmediğini belirterek bu kararları eleştiriyor. AB Komisyonu da Suriye’ye güvenli dönüş için koşulların henüz oluşmadığını düşünüyor.
Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya yolculuğu, sadece rakamlardan ibaret değil. Bu süreç, AB’nin değerlerini, sınırlarını ve geleceğini yeniden tanımlamasına neden oluyor. Önümüzdeki yıllarda, mültecilerin entegrasyonu ve AB’nin göç politikalarının şekillenmesi, Avrupa’nın geleceğini belirleyecek en önemli faktörlerden biri olmaya devam edecek gibi görünüyor.