Almanya’nın Hamburg ve Brandenburg eyaletlerinde bu yılın başında faaliyete geçen iki yeni Dublin merkezi, göçmenlerin hızlı bir şekilde ilk kabul edildikleri AB ülkelerine iadesini sağlamak amacıyla kurulmuştu. Ancak, merkezlerin açılışından altı ay sonra sadece 44 kişinin geri gönderilebildiği açıklandı. Bu durum, hükümetin göç politikalarının etkinliği konusunda ciddi şüpheler doğurdu ve okuyucular ile politik analistler tarafından “sembolik politika” olarak eleştirildi .
Almanya İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2025’in ilk yarısında yaklaşık 150.000 yeni göçmen ülkeye giriş yaptı. Buna karşılık, aynı dönemde gerçekleştirilen 44 geri gönderme, hükümetin göçü sınırlama söylemleri ile eylemleri arasındaki derin uçurumu gözler önüne serdi.
Dublin düzenlemelerinin fiilen işlemediğini ve Almanya’nın, göçmenleri ilk kabul eden AB ülkelerinin onayı olmadan geri gönderememesi nedeniyle dezavantajlı durumda olduğu savunuluyor. Bazı AB üyelerinin geri kabul anlaşmalarını bloke ettiği veya göçmenlerin doğrudan Almanya’ya seyahat etmesine izin verdiği biliniyor.
NİTELİKLİ GÖÇ TEŞVİK EDİLİYOR
Alman hükümeti, bir yandan nitelikli işgücü çekmek için AB Mavi Kartı gibi programları genişletirken ve dijital başvuru platformları kurarken , diğer yandan iltica ve aile birleşimi kurallarını sıkılaştırıyor . Başbakan Friedrich Merz liderliğindeki koalisyon, yasadışı göçü azaltmak ve sınır kontrollerini sıkılaştırmak için “beş maddelik bir plan” üzerinde çalışıyor . Hükümet ayrıca, “ortak koruma” statüsündekiler için aile birleşimini iki yıllığına askıya aldı ve üç yıllık hızlı vatandaşlaştırma yolunu kaldırarak süreyi beş yıla çıkardı .
Almanya’daki yeni Dublin merkezlerinin ilk bilançosu, hükümetin göç ve iltica politikalarının etkinliği konusunda ciddi endişeler getiriyor. Geri gönderme sayılarının düşük olması, politikaların sadece sembolik olduğu yönündeki eleştirilerini haklı çıkarıyor.
